Dünyanın en kutsal duygularından birinin annelik duygusu olduğunu kabul edebiliriz. Sen bu duyguyla ilk tanıştığında neler hissettin, o ana dair neler hatırlıyorsun?
Kalbini avuçlarının içine veriyorlar sanki bir güvercin gibi… Müthiş bir inanamama hali. Sorumluk duygusuyla karışık coşkulu bir mutluluk kaplıyor insanı. Biraz da korku. Doğuştan seni seven ve sana bağımlı bir varlıkla kucaklaşmanın şaşkınlığı. Ona sarılmak bir yandan da kendi bedenine sarılmak gibi, adeta tarifsiz!
Geçtiğimiz yıllarda mutlu bir birliktelik ile dünyaevine girdin. Peki aile sıcaklığının ve enerjisinin Luna’nın gelişiminde önemli olduğunu düşünüyor musun?
Yüzde yüz inanıyorum. Ömrü boyunca bir damga gibi taşıyacağı ve bilinçaltını oluşturacak iyi kötü tüm izler, doğduğu andan itibaren bize dair anıları ile paralel olarak şekilleniyor. Mutlu evliliklerin çocukları bu anlamda hayata daha şanslı başlıyor. Bu yüzden iyi gitmeyen evliliklerin bir çocuk olursa kurtulacağı düşüncesi hayatta en yanlış bulduğum kafa yapısı. Evlilikler başta iyi başlayıp sonradan tahmin edildiği gibi gitmeyebilir. Ben de öyle bir ailenin çocuğuyum. Ama iki insan, daha çocuk sahibi olmadan aynı evin içinde birbirine katlanamıyorsa, “bir de çocuk yaparak deneyelim” düşüncesi müthiş bir yanılgı ve masum bir bebeğin dünyaya geliş hikayesine en büyük haksızlık. Çünkü eşler birbirine karşı en büyük sınavını, çocuk olduktan sonra veriyor aslında. Birbirinizi her şekilde, her koşulda ve her şeye rağmen seviyor musunuz? İşte o zaman, yani bir bebeğin iki kişilik hayatınıza bomba gibi düştüğü an bunu anlıyorsunuz.
Yoğun bir iş temposuna sahipsin. Bu tempoda Luna ile olan iletişimini nasıl sürdürüyorsun?
Luna neredeyse 1,5 yaşında, yani artık 14 aylık. Luna’yı biz bu zamana kadar benim hayal ettiğim gibi bakıcısız büyütmeyi başardık. Bir gün bebeğim olursa kendim bakmak istedim hep. En azından dile gelip kendini ifade edene kadar yabancı eli değmesin istedim ona. Bilinçaltını oluşturacak en kritik 0-3 yaş anılarını gerçek ailesi oluştursun istedim. Mecbur olsam elbette yapacak bir şey olmazdı ama pandemi sürecinde dünyaya geldiği için benim işlerimin, tiyatromun olmadığı sadece sete gittiğim bir zamana denk geldi. Set haftada ortalama iki günümü alıyor. Annem en büyük şansımız. Aynı sokakta oturduğumuz için sürekli bizimle. Eşim de pandemide müzik sektörü tamamen kapalı olduğundan evdeydi. Zaten çalıştığında da geceleri sahne alıyor, yani Luna uyurken. İtiraf ediyorum çok yorgun düştük Luna’ya bakıcı olmadan bakarken. Çok zordu ama değdi.
Bu süreçte aslında babasına da önemli bir rol düşüyor. Baba-kızın enerjisini nasıl tanımlarsın bize, iyi bir uyuma sahipler mi?
Luna, baba konusunda inanılmaz şanslı bir çocuk. Bu konu tartışmaya kapalı. Karşısında zeka olarak yetişkin ama ruh olarak kendi akranı gibi, keyifle oyun oynayıp dans edip zıplayan, iletişim kuran, neşe ve enerji dolu inanılmaz bir baba örneği var. Luna şu an sadece baba diyor. Anne kelimesini geceleri kabus görürse ya da uyanıp ağlarsa duyabiliyoruz. Geceleri babayı asla istemiyor, çığlık kıyamet hatta yumruklarla “Sen git, annem gelsin” diyor.
Bu yaz nasıl bir tatil planlıyorsunuz? Deniz, kum ve güneş üçlüsü ile Luna’nın arası nasıl?
Geçen sene çok çok küçük olmasına rağmen suda inanılmaz eğleniyordu. Bu seneyi hayal bile edemiyoruz. Çığlık çığlığa oyun oynayıp sudan çıkmayacak bana göre. Tatil planımız belli; üç köpek, bir bebek, anneanne ve biz. İki büyük araba ile Bodrum’daki yazlığa bir göç yaşayacağız. Tabii ki yine bakıcısız! Birbirimize doyarak bir tatil geçireceğiz.
Sosyal medya hesabına baktığımızda yoğun hayvan sevgisi ile karşılaşıyoruz. Luna’nın arası nasıl, iyi anlaşıyor mu sevimli dostlarımızla?
Deli oluyor onlara. Onlar da Luna ayaklanınca küçük bir insan olduğunu fark etmeye başladı. İşler daha iletişime açık ve keyifli hale geldi. Bizim çocuklar, daha Luna karnımdayken farkında olarak ve büyük bir hevesle beklediler kardeşlerini. Artık onlar için de eğlenme zamanı. Parkta oyun oynarken, salıncakta sallanırken hep yanı başındalar Luna’nın. Diğer çocuklar hatta bebekler bile başına toplanıp seviyor bizim çocukları. Luna’nın “onlar benim kardeşlerim” diye sahiplenişini ve gurur duyuşunu gözlerinde görüyorum.
Annelerin çocuklarına kattığı öğretiler kadar çocukların da annelerine kattıkları değerler yadsınamaz. Peki Luna sana neler katıyor, ondan neler öğreniyorsun?
Çok mülayim, çok güler yüzlü, çok keyifli, özgüvenli, neşeli ve muzip bir bebek Luna. Ayrıca çok sosyal ve çok akıllı. O anlamda gerçekten şanslıyım. Tarifsiz bir sevgi bağı var aramızda. Bebeğiniz açık yaranız gibi. Çok daha duygusal olduğumu fark ediyorum mesela. Sanki eskiden daha az duygusalmışım gibi. Kötü haberlere ve çocuklarla ilgili üzücü şeylere hiç tahammülüm yok, hemen dağılıyorum. Bize ya da Luna’ya bir şey olacak diye korkularım arttı. Çünkü bize bir şey olursa doğrudan o etkilenecek ya, onu düşünüyorum tamamen. Daha uzun yaşamayı diliyorum mesela, kızımın başında daha çok durabilmek için. Şükür ve dualarım arttı. İşte kendinden önce onu düşünmek dediğimiz, anneliğin tüm efektleri yer ediyor şu an bünyeme yavaş yavaş. Çok şükreden ve hayatın her anını bir hediye gibi, kafamı göğe kaldırıp teşekkür ederek yaşayan bir insan haline geldim. Mucizelere ve var oluşun sonsuz döngüsüne yürekten inanan biri oldum.
Biraz da senin çocukluğuna değinmek istiyoruz. Nasıl bir çocukluk geçirdin?
Eksikleri olan ama çok mutlu bir çocukluğum oldu benim. Annem bu hayattaki en büyük şansımdır. Sahip olunabilecek en doğru annelerden birine sahiptim ve anneannemle dedem de hayata dair hiçbir eksikliği bana hissettirmeyecek kadar bizimle omuz omuzaydı. Beni onlar büyüttü denilebilir. Çalışan ve çok güçlü, çok becerikli, ayrıca tuttuğunu koparan bir annem olması bana hep “Bir tek annem olsun bana bir şey olmaz” diye hissettirmiştir. Bugün ben kendime iyi bir anne diyebiliyorsam, yine arkamdaki kahraman odur. Biricik annemin ve anne yarım rahmetli anneannemin de Anneler Günü’nü kutlarım.
Peki biraz da annen ile olan bağından bahsedebilir misin?
Annem benim toprağın altına uzanan, ayakta dimdik durabilmemi sağlayan köklerim. Yaşamla aramdaki vazgeçilmez bağım. Her iklimde, her koşulda yaşama tutunabilmemin tek koşulu. Beni tek iyileştiren kucak, en şeffaf olabildiğim dost, en kıymetli yol arkadaşım. Onsuz bir hayat düşünemiyorum.
Luna’ya gelecek yıllarda okuması için nasıl bir not bırakmak isterdin?
Şu koca yaşamın, yaşadığım en şifalı hali sensin. Bil ki yaşamının her anında, her daim sana şifa veren ben olacağım. Arkadaşsız, yalnız ya da çaresiz hissetmeyeceksin hiç, annen yaşadıkça… Dünyada en güvenilir, en sıcak, en cümbüşlü yerde hissedeceksin bana sarılınca. Kalabalık olacak hatta hep çoğalacaksın anne kucağında. Dilerim hiç kötülük değmesin sana, yüreğin hiç kırılmasın, yaşama bir çınar ağacı gibi sağlıkla kök sal, uzun ömürlü ve güçlü ol. Hiçbir iklim seni kökünden sallamasın. Hatta öyle dimdik dur ki, gölgende başka canlar da saklanıp nefes alsın. Hayallerini ve hayal ettiğin seni gerçek kıl, dilerim hiçbir hayalin hayal olarak kalmasın. Yaşamanın bir hediye olduğunu unutma ve tadını çıkar. Yaşamı seyretme, seyirlik hale getir en güzel şekilde yaşayarak. Seni çok ama çok seviyorum minik tırtıl. Yolun uzun ama yol arkadaşın sağlam; korkma yanında ben varım!
*Bu röportaj ALL dergisinin Mayıs 2022 tarihli 164. sayısında yayımlanmıştır.
Röportaj Salih Devrim
Stil Editörü İrem Kaplan