Deniz Dülgeroğlu, ALL Magazine özel röportaj. Deniz Dülgeroğlu sorularımızı cevaplıyor. ALL Magazine ile magazin dünyasına hakim ol.
Röportaj: Ataberk Kaçar
Çektiği videolar ve kaydettiği Podcast’ler ile bizim dile getirmekten çekindiğimiz her şeyi geniş bir kitleye hitap ederek yayınlayan Deniz Dülgeroğlu, cinsellik, terapi, iş hayatı gibi konularda sorduğumuz soruları, ALL okuyucularına özel cevapladı!
Dijital İçerik Üreticisi olarak tanımlanmak nasıl bir duygu? Ülkemizde yeni yeni başlayan bu alanı gerçekten meslek olarak kabul edebilir miyiz?
Hani kurumsal hayatta yaptığı işi olduğundan daha havalı göstermek isteyen insanlar tuhaf tuhaf ünvanlar uydurup kartvizitlerine bastırır, okuduğunuzda ne iş yaptıklarını anlamazsın ya, bu “Dijital İçerik Üreticisi” lafı kulağa, onlardan biri gibi geliyor. Doktor, öğretmen, yazar gibi ne iş yaptığını herkesin ezelden beri bildiği, annemizin komşuya söylediğinde, komşunun, bahsettiğinin ne olduğunu rahatça anlayabileceği mesleklere daha çok saygı duyuyor insanlar. Dolayısıyla, insanların henüz tam ne olduğunu çözemediği bir işi yapmanın, tıpkı ergenlikte piercinglerin takmak gibi, hem toplum tarafından kabul edilmesi zor, hem de asi duruşundan dolayı haz veren bir tarafı var. Bu işi bir meslek olarak kabul edebilir miyiz? Çoktan ettik bile!
“Ortadoğuya inat yaşıyorum bu hayatı.” cümlesini sosyal medya hesaplarınızda oldukça fazla kullanıyorsunuz. Bu söz size ne ifade ediyor? Sizin için özel bir anlamı var mı?
Çocukluğum bu ülkenin taşrasında, ortaokul ve lise hayatım ise bir Amerikan okulunda yatılı okuyarak geçti. Dolayısı ile doğu ve batı kültürünü bol bol karşılaştırdım kafamda. Ortadoğu denen bu coğrafyanın fiziksel sınırları açık ama zihinsel sınırları demir kilitlerle kapalı bir hapishane olduğunu anladım. Burada yaşayan herkes gibi benim hayatım da hep mücadele gerektirdi, çok yordu ama pes etmedim. Ve hala, “Ortadoğuya inat yaşıyorum bu hayatı.”
Podcast dünyasına nasıl girdiniz? İlk adımınızı atmaya sizi ne cesaretlendirdi?
Hayatımın sert ve sancılı kırılmalarından birini yaşadığım bir kış, yeni taşındığım ve yabancıladığım evimde kendi kendime oturuyordum. Kimse beni görmüyor, duymuyor, tüm dünya beni unutmuş gibi hissediyordum. Ben oldum olası insanlarla hikaye anlatarak bağ kurdum. Ve son yıllarda en çok merak edilen hikayem nasıl diş hekimliğini bırakıp reklam yazarı olduğumdu. Dedim bu hikayeyi bir podcast olarak kaydedeyim, artık hikayemi sorana linkini atarım. Böylece yatağımın altında cips yemeyi bırakıp yorganın altına girdim ve telefonu ağzıma yakın tutarak ilk podcast’imi kaydettim.
Sosyal medyanın iyi tarafları olduğu kadar kötü tarafları olduğunu ister istemez biliyoruz. Peki siz sosyal medyada gerçek Deniz’i yansıtabiliyor musunuz? “Instagram persona” olarak tanımlayabileceğimiz bir karakter yarattınız mı?
Hayatımın en ağır travmalarını insanlarla paylaşan biri olarak zaten başka bir persona yaratmam, bu vakitten sonra ben istesem bile imkansız bence.
Cinsellik, terapiye gitmek, çocukluk travmaları gibi aslında toplumun konuşmaktan çok korktuğu konuları özgürce binlerce kişiyle konuşuyorsunuz. İnsanlara kendilerini ifade etmek için bir araç olmak nasıl hissettiriyor?
Erken yaşlarında ağır bir ilaç kullanan Deniz bugün sağlam adımlarla yürüyorsa bu terapi sayesinde oldu. Terapi benim hayattaki en büyük desteğimdi, bu yüzden hep daha fazla insan terapinin ne olduğunu öğrensin, terapiye başlasın istedim. Reklam yazarı iken terapiyi milyonlara tanıtacak bir proje fikrim vardı ancak hiçbir marka satın almadı. Gerçekleri konuşmak markaların kapitalist yapılarına uymuyor, anlaması zor değil. O yüzden şimdi tek başıma, konuşmaktan kaçtığımız şeyleri konuşup insanları da konuşmaya ve terapiye teşvik etmekten çok ama çok mutluyum. “Sayende terapiye başladım, sana teşekkür ederim.” diye başlayan binlerce mesaj olması bende hep daha fazla üretme isteği yaratıyor.
İyi ya da kötü hepimizin bildiği bir konu olarak beden olumlamayı gösterebiliriz. Yaz aylarına girdiğimiz bu dönemde sosyal medyanın gündemine oturan bu konu hakkında biraz konuşalım istiyorum. Beden olumlama hakkında ne düşünüyorsunuz? Beden olumlama yaparken bile aslında bedenlerimizi ötekileştiriyor olabilir miyiz?
Beden olumlama gerekli bir hareketti, hepimize dokundu, bedenler üzerine düşündürdü bence. Bence artık bedenler hakkında olumsuz ya da olumlu konuşmayı bırakalım ve hepimizin o bedenlerin içinde birer insan olduğunu hatırlayalım. Unutmamak lazım ki bir mesele onun hakkında konuşmayı bıraktığınızda artık bir mesele olmaktan çıkmış demektir.
10 yaşındaki Deniz’in en büyük hayali neydi? İşlerin bu noktaya gelip binlerce kişiye hitap edebileceğinizi düşünür müydünüz?
Ben hiçbir zaman hayallerini kendine itiraf eden biri olmadım. Hep bilinçaltım benden gizli işler çevirir ve bana sürprizler yapar. Diş hekimliğini bırakırken aslında iyi bir reklam yazarı olacağımı biliyordum ama hep endişe ve korku içinde ilerledim. Daha sonra reklam yazarlığını bırakıp dijital içerik üreticisi olduğumda da, kim benii dinlesin ki dedim kendi kendime, ama içten içe kendi dünyamı açarsam o dünyayı benimle paylaşmak isteyen insanların karşıma çıkacağını da biliyordum. 10 yaşındaki Deniz’e gelecek olursak, en büyük hayali oyunculuktu ama annesi izin vermedi. Belki bir gün o da olur. Belli mi olur!
Dijital medya konusunda oldukça başarılı olduğunuz tartışılmaz bir gerçek. Bir gün dijital medyayı bırakmak isterseniz nasıl bir yol izleriniz? B planınız var mı?
Çok teşekkür ederim. Ben kendimi bi hikaye anlatıcısı olarak görüyorum. Bunu Instagram’da 15 saniyelik videolar ile de yapabilirim, podcast denilen ses kayıtlarıyla, bir dizi senaryosuyla ya da bir kitap yazarak da… O yüzden formatı, mecrası değişir ama aslında yaptığım iş baki kalır.
Sizi takip eden gençlere vermek istediğiniz bir tavsiye var mı?
Verilen her tavsiye o insanın kendi tecrübelerinden çıkıyor, başka bir insana uyması çok zor. O yüzden bence kimse kimsenin tavsiyelerine çok da kulak asmasın, herkes bu hayatta kendine iyi geleni yapsın