Doğallığı ile ailemizden biri gibi olan yıldızlardan birisi Hande Soral. Onu, uzun zamandır ekranda canlandırdığı birbirinden farklı karakterlerde izleyenler, hep ne kadar yakın bulduklarını düşünüyorlar. Hande ile ilgili herkesin ortak noktası bu. Ve gerçekten Hande gözler önündeki bütün hayatında hep kendisini olduğu gibi gösterdiği için bu sıfatı sonuna kadar hak ediyor. Yaz mevsimini bu yıl çok bekledik. Şimdi Hande ile birlikte fantastik düşlere gidiyor, yazı birlikte karşılıyoruz.
Sosyal medyayla aran nasıl? Gün içerisinde telefonuna çok fazla bakıp sosyal medyayı takip ediyor musun?
Sosyal medya kullanmayı seviyorum. Hem paylaşım yapıyorum hem de yapılan paylaşımları severek takip ediyorum. Bu sebeple telefonuma veya tablete gün içerisinde çok uzun saatler baktığım oluyor. Hangimiz bakmıyoruz ki. Fakat telefon ve diğer akıllı cihazların yaydığı mavi ışığın olumsuz etkilerinden de kaçınmak gerekiyor. Çünkü bu mavi ışığın cildin nemini kaybetmesinden erken yaşlanmasına kadar birçok olumsuz etkisi var. İşim dolasıyla cildime çok önem verdiğim için cildimi mavi ışığın etkilerine karşı koruyorum. Aynı zamanda cildimi nemlendirecek bir ürün kullanmaya özen gösteriyorum.
Peki mavi ışığın olumsuz etkilerinden korunmak için ne kullanıyorsun?
Diadermine Hydralist Smart Detox serisini tercih ediyorum. Cildime gün boyu ihtiyacı olduğu nemi verirken aynı zamanda akıllı cihazlardan yayılan mavi ışığa karşı koruma sağlayan bir formül içeriyor. Hafif ve ipeksi dokusuyla da hemen emiliyor. Gece için ise yine bu serinin yenileyici gece kremi tercihim. Bu ürün de mavi ışık koruması sağlarken gün boyu maruz kaldığımız hava kirliliği, toz gibi yıpratıcı etkileri ortadan kaldırmaya yardımcı oluyor ve gece boyu cildimi besleyip ihtiyacı olan nemi cildime geri kazandırıyor.
“Diriliş” nasıl gidiyor?
Güzel gidiyor… Sezon sonuna yaklaşıyoruz biraz yorulduk ama güzel bir sezon geçirdik. Güzel bir finalle de taçlandıracağız diye düşünüyorum.
“İlbilge Hatun” oldukça güçlü bir karakter. Onu canlandırırken motivasyonun neler oluyor?
“Diriliş”e başlarken de içindeyken de en büyük motivasyonum 13. yüzyıla ait bir karakteri canlandırmak… Erkek himayesinin olduğu bir dönemde savaşçı bir kadını oynama şansım bir daha olmayabilir diye düşünüyorum ve tadını çıkarıyorum.
Aksiyon sahnelerinin de oldukça içindesin. Kalabalık ve zor sahneler bunlar, nasıl çalışıyorsunuz?
Hemen her bölümde aksiyon sahneleri oluyor ekip bu konuda tecrübeli. Eğer vaktimiz varsa öncesinde aksiyon koreografisini prova alıyoruz, vaktimiz kısıtlıysa da sette sahneye girmeden önce çalışıyoruz. Sistemli çalışan bir ekibimiz var. Aksiyon yönetmeniyle birlikte çekiyoruz, göründüğü kadar gerçek aslında her şey.
Tarihi bir dizide oynamak nasıl bir deneyim. Uzun süren set saatlerinden sonra günümüze dönmek zor oluyor mu?
Tarihi dizide oynamak bir oyuncu için dar bir alan gibi görünen ama aslında çok özgür bir deneyim. Şahit olmadığımız hatta kısıtlı bilgiye ulaşabildiğimiz dönemler kendi yarattığımız özgün karakterleri doğuruyor. Uzun süren set saatlerinden sonra günümüze dönmek gayet kolay oluyor, o yorgunlukla yatar yatmaz uyuyorum tabii.
Farklı karakterdeki kadınları başka başka zamanlarda canlandırmak seni değiştirdi mi? Onlardan öğrendiğin bir şeyler var mı?
Farklı kadınları canlandırmak tabii ki çok güzel, her yeni iş, yeni karakter beni heyecanlandırıyor ve zorluyor.
O karakterlerden değil ama onlar sayesinde öğrendiğim şeyler oluyor, mesela at binmek, kılıç kullanmak, motosiklet sürmek gibi… Bu öğrendiklerim yanıma kar kalıyor.
Herkesin bir olgunlaşma hikayesi vardır. Ne zaman olgunlaştığını hatırlıyor musun?
Çok net hatırlıyorum, Nevşehir´de bir dizi çekmiştik, bie sene orada yaşadım. Benim için düşünmek, yalnız olmak, kendimle hesaplaşmak kısacası büyümeye başlamanın miladı o dönemdir. Hatırlayınca hem hüzün hem mutluluk hissediyorum.
İçimizdeki çocuk her zaman bir yerlerde kendi dünyasında oyun oynamaya devam ediyor. Hep buna inanırım. Senin içindeki çocuk nerede ne yapıyor şu an?
Ben çocukken de hep büyümek istiyordum, hala da büyümeye çalışıyorum galiba… Biliyorum büyümek çok da matah bir şey değil ama gel de içimdeki çocuğa anlat.
İnsan mutlu olmak için kendi özünü saklamalı mıdır?
Benim için kendini saklamak söz konusu bile değil. Hep hissettiğimi yaptım, söyledim. Ve bunun bana hiç bir zaman mutsuzluk getirdiğini hatırlamıyorum.
Hayatındaki insanlarla ne kadar empati kurabildiğini düşünüyorsun?
Bir ölçütü yok tabii, bilemiyorum… Elimden geldiğince diyebilirim.
Yaşadıklarımız bizi değiştirebilir mi yoksa sadece olaylara karşı uyum mu sağlarız?
Herkes değişebilir diye düşünüyorum, uyum sağladıklarımız da değişimin bir parçası. Yaşadıklarımız, deneyimlerimiz, geçen zaman bizi şekillendirir dönüştürür ve değiştirir.
Kardeşlerinle en çok benzediğiniz konu nedir?
Değerlerimiz. Her konuda ayrışabiliriz, huylarımız, fikirlerimiz benzemez çoğu zaman ama değerlerimiz ortaktır.
Evlilik ilişkinize nasıl bir boyut değişikliği kattı?
Aslında değişen çok bir şey yok, sadece gün geçtikçe daha sağlam bağlanıyoruz birbirimize diyebilirim.
Beraber yapmayı sevdiğiniz ortak şeyler neler?
Evde vakit geçirmeyi çok seviyoruz, İsmail “Sen yokken çok sıkılıyorum.” diyor, kesinlikle özeti bu bence. Ben de aynen öyle hissediyorum. Beraber yaptığımız her şeyden çok keyif alıyoruz.
İlişkide ikinizin de kendi alanı var mı?
Var ve olması da şart diye düşünüyorum. Bunun hem ilişkiyi hem de insanı güçlendirdiğine eminim.
Bir guilty pleasure’ın var mı?
“Genç kız dizileri” diyebilirim. Tamamen çerez, içi boş fakat izlemesi çok eğlenceli.
Okurken en çok etkilendiğin kitap hangisi ya da hangileri? Neden?
Samed Behrengi´nin “Küçük Kara Balık” kitabı annemin bana okumam için verdiği ilk kitap ve en etkilendiğim kitap. Aslında hayal dünyamla tanışmam da bu sayede… “Puslu Kıtalar Atlası” ise İhsan Oktay Anar´ın hayal dünyasına hayran olduğum ve beni etkileyen kitaplardan yalnızca biri. Aslında o kadar çok ki etkilendiklerim…
En son hangi film için sinemaya gittin?
“Organize İşler Sazan Sarmalı”, bu aralar sinemayı aksatmışım belli ki.
Gelecekle ilgili kurgu yapan biri misin yoksa hayata güveniyor musun?
Sonsuz güveniyorum hayata… Uzun vadede plan yapmak pek bana göre değil, zaten spontan olanı hep çok sevmişimdir.
Röportaj ALL Mayıs 2019 sayısında yayınlanmıştır.
Fotoğraf: FIRAT MERİÇ
Moda editörü: CEREN ÇETİNOĞLU
Saç: İBRAHİM ZENGİN
Makyaj: MELİS İLKKILIÇ