Batıl inanç, her kültürden insanın psikolojik olarak daha iyi hissetmesi için yaptığı ve nesilden nesile aktardığı bir inanış şeklidir. En yaygın ve ilginç olan batıl inançları incelemek ve ortaya çıkış hikâyelerini öğrenmek adına yazımızın devamını mutlaka okumalısınız. Peki siz yazdıklarımızdan kaç tanesini günlük hayatınızda uyguluyor ve ona göre yaşıyorsunuz?
1.Gece tırnak kesilmez.
Gece tırnak kesilmez düşüncesine inanarak, kişi gece saatlerinde tırnaklarını kesmeyi uygun görmüyor. Bu batıl inanışın temelinde yatan neden elektriğin olmadığı zaman tırnağın nereye sıçrayacağı belli olmayacağından dolayı bu şekilde bir şey ortaya atılmıştır.
2. Gece sakız çiğnenmez.
Akşam sakız çiğnenmeyeceği inancı, ölü eti çiğnendiği inancına dayalıdır. Sakız çiğneyen biri görülünce ölü eti çiğniyorsun denir.
3. Ayna kırılması 7 yıl uğıursuzluk getirir.
Ayna kırılmasının uğursuzluk getireceğine olan inanış çok eskilere dayanıyordu. Göllerde veya su birikintilerinde, kendi aksini gören ilkel insan şaşırmış, bunun kendisinin ruhu olduğunu sanmış, suyu bulandırıp görüntüsünün kaybolmasına neden olanları da düşman bilmiştir. Aynanın kırılması dini anlamda kişinin ruhunun ölmesi demektir. Ayrıca insan ruhu aynanın kırılmasından 7 sene sonra yeniden gelebiliyordu. Romalılar hayatın her yedi senede bir kendini yenilediğine inanıyorlardı. Camın kırılması sonucu ruh ve dolayısıyla insanın sağlığı tahrip olduğundan, vücudun kendini yenileyerek, sağlığına kavuşması için yedi yıl geçmesi gerekiyordu.
4. Kara kedi görmek uğursuzluk getirir.
Eski Mısır’da kara kediler bugünkü inancın aksine kutsal bir canlı olarak görülmekteydi. Hatta dişi siyah kediler tanrıça olarak kabul edilirdi. Hristiyanlığın yayılmaya başladığı dönemde insanların kara kedilere bakış açısı değişmeye başladı. Kara kedilerin bağımsız, bildiğini yapan, inatçı ve sinsi karakteri, ve Avrupa’da sayılarının da aşırı artması ile kara kedilere kötü anlamlar yüklenmeye başlandı. Siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştüklerine dair korku dolu halk hikâyeleri yazıldı.
5. Kulağı çekip tahtaya vurma.
Kötü olaylar neticesinde ortaya çıkan, uğursuzluk getireceği düşünülen veya rahatsizlik duyulan durumlarda rahatlamak adına yapılan tahtaya vurma eylemi, Tanrı ile temas kurulduğu ve ondan kendilerini korumasını istediği inancına dayanıyordu. Çok eski zamanlarda meşe ağacının, yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle, bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu ve bu yüzden cam veya başka bir şey değil de tahtaya vuruyoruz.
6. 13 sayısının uğursuzluğu.
13 sayısının uğursuzluğu mitolojik kökenli bir nedene dayalıdır. Işık ve güzellik tanrısı Balder’in verdiği ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Çıkan tartışmada Loki Balder’i öldürür. Avrupa’nın güneyine kadar yayılan bu mit, Hıristiyan din adamları tarafından Hz. İsa’nın son yemeğine uyarlanır. Bu uyarlamada Balder’in yerini Hz. İsa, Loki’nin yerini de Judas alır. Bu yemekten 24 saat sonra Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürüldüğü için Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. Bu sayının uğursuzluğuna inanan kişiler 13 numaralı uçak koltuklarından, otel odalarından kaçınırlar.
7. Kafaya veya arabaya kuş pislemesi.
Eğer kafanıza kuş pislerse bu şansa yorulur ve hemen bir piyango bileti almak heveslenilir. Aynı şekilde Rusya’da da eve ya da arabaya kuş pislemesi şans olarak görülüyor.
8. Avuç içi kaşınması.
Sağ avucun kaşınmasının para geleceğine, sol avucun kaşınması ise harcanacağına işaret olduğu söylenir. Bu zihniyetin ortaya çıkışı “sol el kötüdür”, “sol el şeytan işidir” zihniyetinden doğduğu da söylenir.
9. Yıldız kayarken dilek tutmak.
Bu geleneğin kaynağı 1. yüzyıla dayanır. Batlamyus’a göre yıldız kayması demek bir tanrının dünyaya bakması anlamına geliyordu. Bu yüzden insanlar tanrının onlara baktığı bir anda dilek tuttukları zaman gerçek olma ihtimalinin daha fazla olduğuna inanıyorlardı.
10. Dört yapraklı yoncanın şans getirmesi.
Cennet Bahçesi’ndeki Havva, bulduğu dört yapraklı bir yoncayı şans getirmesi için hep yanında taşırdı. Keltik mitolojisine göre de, dört yapraklı yonca kötü ruhları kovmak için tılsım olarak kullanılırdı.
11. Geceleri ıslık çalınmaz.
Geceleri ıslık çalınması özellikle mezardan geçerken ıslık çalınması şeytanı çağırdığını ve kötü şans getirdiğine inanılır. Eski dönemlerde ıslık çalmak gürültülü bir eylem olduğu için toplum içerisinde kişi dikkat çekmemesi adına ıslık çalınca şeytanın çağrıldığı gibi bir inanış uydurulduğu da söz konusudur.
12. Evlilik yüzüğünü sol ele takmak.
Evlilik yüzüğünün sol ele takılması kuralı modern tıptan önce kabul edilmiş bir gelenektir. Yanlış bir anatomi bilgisine göre dolaşım sistemimizdeki ana damar sol elimizdeki bu parmaktan başlıyordu ve kalben bağlılığı simgeliyordu. Bağlılığı ve sevgiyi temsil eden bir inanca sahiptir.
13. Bıçak gibi keskin aletleri elden vermemek.
İlgili hadis der ki; “sizden biriniz silahını çıkarıp din kardeşine işaret etmesin. çünkü o bilmez, belki şeytan silahı elinden çıkarır da, bu yüzden cehennemin bir çukuruna yuvarlanır”. Bu nedenle bıçak, makas gibi silah vazifesi görebilecek eşyaların doğrudan verilmesi uğursuzluk olarak görülüyor. Büyüklerimizin olası kazaları önlemek adına yaptığı bir uydurma olduğu da söyleniyor.
14. Gelini kapı eşiğine kadar taşımak.
Batı kültüründe gelinin yeni evine yürüyerek girmesi uğursuzluk olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden damat kapının eşiğine kadar gelini taşımak zorunda kalıyor.
İlginizi çekebilir: