Yüksek enerjisi, sempatik tavrı ve Üç Kuruş dizisindeki samimiyeti ile son dönemin en “gerçek” oyuncularından biri Aslıhan Malbora. “Çok istedim, inandım. Sonra da çalıştım ve çabaladım” diyerek bugün geldiği noktayı bir azim örneği olarak gösterse de, temelinde hayalperest bir kızın masalsı yolculuğuna şahit oluyoruz.
Böylesi yakın hissetmemiz boşuna değil. Çokça bizden biri o. Üniversitedeki arkadaş grubuyla kopmayan, ekip ruhunu öne koyan, aile ilişkileri kuvvetli bu genç yıldız, “Sevgi bu dünyadaki en kıymetli duygu bence” diyerek tüm olumlu özelliklerinin temel taşına ışık tutan kelimenin altını da fosforlu kalemle çizmiş oluyor böylece: Sevgi!
Son zamanlarda başarı kelimesine yüklenen anlamlar kulağa oldukça klişe geliyorken o, hayata bakışıyla başarı kelimesinin altını dolduran nitelikli değerleri bir bir ortaya çıkarıyor ve Üç Kuruş dizisindeki performansı ile yeteneğini taçlandırmayı başarıyor. Sempatik tavırları ve enerjik ruh haliyle çok keyifi bir çekimin öznesi olan Aslıhan Malbora, dolu dolu sohbetiyle de farkını ortaya koyuyor. Biz de yeni bir yılı karşılamaya hazırlanırken samimiyetin ve başarının tanımını doğru bir isimle, Aslıhan Malbora ile tekrar yazmaya çalışıyoruz.
Oyunculuğun, duruşun ve sahip olduğun değerler… Tüm bunları konuşmadan önce, hikayeye başından dahil olmak istiyoruz. Nasıl bir çocuktun; aile yanından ve yetiştirilme tarzından biraz bahsedebilir misin?
Çok çalışkan, disiplinli ve sevgi dolu bir anne babanın tek kızıyım ben. Bir de abim var. İlgi, alakaları ve sevgileri hiç eksik olmazdı üzerimizden. Kendini güzel yetiştirebilmiş bireyler olabilmemiz için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Abim de ben de hem sporla hem müzikle büyüyen, akademik eğitiminde de başarılı olan çocuklardık. En az annem ve babam kadar anneannem ve dedemin de üzerimde büyük emeği var. Annem ve babamın yoğun bir iş hayatı olduğu için okul dışında kalan vaktimi anneannem ile geçirirdim. Onların herkese kucak açan, etrafa sevgi saçan enerjilerini hep örnek almışımdır.
Çoğu çocuk ilerleyen yıllarda nasıl biri olacağı hakkında hayaller kurar. Sen kendini bu yaşlarda nasıl hayal ediyordun, kurduğun hayalleri gerçekleştirebildin mi?
Tam olarak böyle hayal ediyordum. Çocukluk yaşlarımda kendimi Hollywood’da hayal ettiğim de oldu, Oscar’ı kazandığımı düşündüğüm de. Kendimi sürekli kamera karşısında hayal ediyordum. Bu yüzden oldukça şanslı olduğumu hissediyorum. Türkiye’de insanların yüzde 85’inin mesleklerinden mutsuz olduğu söyleniliyor. Yaptığı mesleği sevse de ekonomik şartlardan dolayı mutsuzlaşan çok fazla mühendis arkadaşım var mesela. Gölgelenmiş kimlik statüsünden başarılı kimlik statüsüne geçebildiğim için şanslıyım. Sadece şansla olmadı elbette. Çok istedim, inandım önce. Sonra da çalıştım ve çabaladım.
Mühendislik eğitimi alma fikri nasıl gelişti? İsteyerek tercih ettiğin bir bölüm müydü?
Çekirdek ailemin bütün üyeleri mühendis. Hal böyle olunca, bir de rakamlarla da aram iyi olunca mühendislik okumam kaçınılmaz oldu sanırım. Fizikle, kimyayla, matematikle uğraşmayı hep çok sevdim. Hala evimde arada durup çözdüğüm bir geometri kitabım var. Mühendislik okumaktan da İTÜ’lü olmaktan da çok memnunum. Ama gıda mühendisliği doğru bir tercih miydi derseniz; şu anki aklım olsa sanırım tercihimi başka mühendisliklerden yana kullanırdım.
Son zamanlarda karşımıza birçok yeni isim çıksa da iyi projelerde yer almak hiç de kolay olmuyor. Sen bu avantajı nasıl yarattın? Yetenekli olmanın yeterli olduğunu düşünüyor musun?
Yetenek olmazsa olmaz. Ama tek başına yeterli mi? Değil! Kaşınıza, gözünüze, duruşunuza ve ten renginize kadar bir sürü filtreden geçiyorsunuz. Partnerinizle uyumunuz, diğer ekip çalışanlarıyla anlaşabilmeniz, enerjiniz… Uzar gider bu liste. Kısacası yetenek, şans ve doğru zaman kombinasyonu diyelim.
Üç Kuruş dizisinde aslında izlediğimiz bir senaryo ile izleyiciyle buluştun. Senaryoyu ilk okuduğunda nasıl bir enerji aldın, aklında nasıl bir karakter canlandı?
Bir çırpıda okuduğumu ve ikinci bölümü merak ettiğimi hatırlıyorum. Aramızda da konuştuk hatta birkaç sefer: Gelen senaryoyu iş enerjisiyle okumuyorum, gerçekten kitap okur gibi “E ne olacak şimdi?” diye merak ede ede okuyorum. Her biten senaryonun sonunda da “Hadi yenisi gelsin” diye kapatıyorum son sayfayı. Bu da yaptığım işi çok kıymetli bir yere taşıyor benim için. Böyle bir enerjiyi her işte yakalamak mümkün olmuyor.
Leyla karakterinin güçlü bir duruşa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Peki Leyla gerçek hayatta arkadaş olabileceğin bir karakter mi yoksa tamamen farklı özelliklere mi sahipsiniz?
Leyla ile benzeyen ve benzemeyen yönlerimiz var. İkimizin de hayat enerjisi yüksek mesela. O benden daha cesur, ben ise daha sakin. Arkadaş olur muyuz sorusuna gelirsek de çok isteyerek ve severek olurdum. Bana çok şey öğretirdi eminim.
Canlandırdığın karakterden yola çıkarak ilişkide nasıl biri olduğunu da merak ediyoruz. İlişkin nasıl ilerliyor, her şey yolunda mı?
Sevdi mi her şeyiyle sevenlerdenim ben. Bu erkek arkadaşımla da böyle, dostlarımla da. Her şeyimle var olmaya çalışırım onlar için. İlişkimizde de her şey yolunda. Her ilişkide olduğu gibi tümseklerle karşılaşabiliyoruz elbette. Ama artık o kadar uzun zamandır tanıyoruz ki birbirimizi ve o kadar iyi biliyoruz ki niyetimizi, o yüzden kolay oluyor tümsekleri el ele aşmak.
Sosyal medyada gelişen dijital dünya sayesinde her şeyimizi şeffaf bir şekilde paylaşır olduk. Senin sosyal medya ile aran nasıl?
İçinde yaşadığımız dönem gereği hepimiz öğreniyoruz sosyal medyanın a’sını da b’sini de. Mesleğimiz gereği biz biraz daha hakimiz sosyal medyanın inceliklerine. Bu çok içselleştirebildiğim bir durum mu? Hayır, henüz değil. Bazen çok yabancılaşıyorum. Ama direnmek yerine zamanın getirisini kabul etmeye, öğrenmeye çalışıyorum.
Hem oyunculuğun hem de duruşun ile birçok kişiye ilham kaynağı olmayı başarıyorsun. Seni örnek alan kişilere verebileceğin en değerli tavsiye nedir?
Ne mutlu bana! Sevgi bu dünyadaki en kıymetli duygu bence. Önce kendilerini sevmelerini gerektiğini sonra da sevdikleri insanlara dolu dolu sahip çıkmalarını söylerdim herhalde. Her şey paylaşınca güzel çünkü.
Hangi noktaya ulaşırsak ulaşalım hayal kurmaya sürekli devam ediyoruz. Birkaç yıl sonrası için nasıl bir hayat düşlüyorsun?
Çocukluğumdan beri “Kendini üç kelimeyle tanıtır mısın?” sorusuna verdiğim ilk cevap değişmedi: Hayalperest olmam. Saymakla bitmez şimdi benim hayallerim. Hayallere ulaşmanın ilk adımı hayal kurmaktır derler. Buna da çok inanırım. Birkaç yıl sonra kendimi nerede gördüğümü söylemeyeyim ama sağlık ve mutluluk gibi asıl sorunlarla yüzleşmeden hayallerime ulaşmayı diliyorum diyebilirim.
Çoğu başarılı işi temelde görünmeyen detaylar yukarı taşıyor. Sen bir ekiple çalışırken hangi detaylara dikkat ediyorsun?
İşinizi düzgün yapmak için çabalıyorsanız eğer, en kıymetlisi bu. Ekip ruhunu bilmek de çok önemli elbette. Şayet bir ekipsen, ben ya da o deyip çekilemezsin hiçbir işin içinden. Birlik ve beraberlik kavramlarına ne kadar sahip çıkarsak, o kadar güzel ilerler işler diye düşünüyorum.
Son zamanlarda dünya daha hızlı dönmeye başladı. Özellikle de iletişim konusunda bir tüketim içindeyiz. Sen arkadaşlık ilişkilerinde hangi değerlere önem veriyorsun? Etrafın kalabalık mıdır?
Üniversiteden bir arkadaş grubum var çokça görüştüğüm; ailem dediğim, iç içe karıştığım, sevmeyi de sevilmeyi de yoğun hissettiğim bir gruba sahibim. Birini kabul edip dostum olarak o küçük çemberime aldıysam eğer, her şeyiyle de kabul ediyorumdur. Dostluk ilişkilerim genellikle bu temele ve anlayışlı olmaya dayanıyor.
Son olarak, gelecek yıllarda okuyabilmen için kendine bir not bırakmanı istesek, ne söylerdin?
Umarım sayısız kedi ve köpeğinin olduğu bahçeli bir eve kavuşmuşsundur.