Ünlü şarkıcı Edis Görgülü İbrahim Selim ile Bu Gece programında özel hayatı ile ilgli açıklamalarda bulundu.
Edis, “En son ilişkim bana bir daha ilişki yaşamamayı öğretti” dedi.
“Türkiye’de büyümek bana daha fazla avantaj sağladı”
Londra’da yaşamak isteyip istemediğine dair olan soruya 30 yaşındaki şarkıcı Edis şöyle yanıt verdi, “Çocukluk dönemimde bunu daha çok düşünüyordum. Londra’da büyüseydim daha iyi olur diye bir düşünce vardı o zamanlar kafamda… Ama büyüdükten sonra hayat hikayemin şu anki sürecinden memnun olduğumu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Türkiye’de büyümek bana daha fazla avantaj sağladı diye düşünüyorum.”
“Herkes gibi alıştım İstanbul’a”
Edis Görgülü, 2 yaşında geldiği İstanbul’aki zamanları ile ilgili, “Tam manasıyla afalladım. İstanbul benim için hep turistik bir yerdi. Ablamı ya da başka akrabaları ziyaret için gelinen ve gezilen bir olarak kodlamıştım İstanbul’u. İstanbul’da yaşamaya başladığım ilk iki sene sürekli kayboluyordum sokaklarda. Oldukça kozmopolit ve büyük bir şehir İstanbul elbette, sonrasında ben de herkes gibi alıştım İstanbul’a” ifadelerini kullandı
“Koku takıntım var”
Edis “Hiç takıntın var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi, “Koku takıntım var, çok güzel kokuyu da çok kötü kokuyu da sevmiyorum. Evimde de hava temizleyiciler vardır, çok kokan bir arkadaşım gelirse direkt onun önüne oturturum.”
Konser öncesi ritüellerinin olduğunu söyleyen Edis Görgülü, “Konsere hazırlanmam yaklaşık bir 45 dakika sürüyor benim. Meditatif ritüellerim var nefes egzersizleri gibi bir de klasik ses açma sürecim var. Sahnedeki dans kondisyonumun iyi olması için her konser önce mutlaka koşarım” dedi.
“Küçüklüğümden beri dans hayatımın içerisinde”
Edis, dans etmeyi sevdiğini söylerek şöyle konuştu, “Küçüklüğümden beri dans hayatımın içerisinde, hip-hop dans yaptığım kadar halk oyunlarıyla da ilgiliydim okul zamanları… Hatta okulumuzun halk oyunlarıyla ekibiyle baş dansçı olarak Polonya’ya gitmiştim. Anamur, Karadeniz, Antep, Kafkas gibi pek çok yöreyi oynadım halk oyunlarında da. Hatta kas hafızası o kadar yer etmiş ki zaman zaman sahnede bazı figürler yaparken mesela Karadeniz yöresine kaydığımı hissediyorum.”