Nasıl başladı oyunculuk serüvenin?
Lisede arkadaşımın tiyatro hocamıza “Biz Kaan’ı kulübe alalım, sahnede zıplar, işimize yarar” demesiyle tiyatro kulübüne girmiş oldum. Kodlama kulübünü seçmiş olmama rağmen bir dostumun sözüyle isteğim dışında, ki ben bunu şans olarak adlandırıyorum, tiyatro hayatımda emeklemeye başladım. Liseden sonra oyuncu olmak istediğime karar verip konservatuvar sınavlarına girdim. Hem Bilkent Üniversitesi Konservatuvarı hem de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Tiyatro bölümlerini kazandım. Mimar Sinan ve İstanbul seçeneği benim için daha cazip geldi açıkçası, ailemin de onayıyla okula girmiş oldum. Henüz birinci sınıfın sonundayım ve bu aşamada, şu anda çalıştığım menajerim Pınar Televi beni okulda keşfetmiş oldu. Kendimi bir anda Tozluyaka setinde buldum diyebilirim.
Kısa sürede geniş bir kitleye ulaştınız. Her birinizin oldukça fazla seveni var. Bu duygu sana neler hissettiriyor, onlardan aldığın yorumları dikkate alıyor musun?
Dizinin bu kadar kısa sürede bu kadar kişiye ulaşması gerçekten ekip işinin ne kadar önemli olduğunu ve yapım şirketimizin ne kadar güzel bir ortam yarattığını gösteriyor. Yönetmenimiz Semih Bağcı’nın da bunda emeği çok büyük elbette. Her birimizle tek tek ilgilenip karşılığında ekrana yansıyan emeğin bizlere sevgi ve beğeni olarak dönmesinde büyük payı olduğunu düşünüyorum. Bu yürütülen çalışmanın karşılığı olarak bize duyulan sevgi ve ilgi gerçekten gurur verici. İzleyicilerin sevebilecekleri bir şey yapmak ve onların sevgisini kazanmak her zaman zor olmuştur. Genel yorumlar harici, sektörde fikrine saygı duyulan kişilerin fikirlerine de önem verdiğim bir gerçek.
Canlandırdığınız karakterlerin samimi olması izleyicinin daha çok hoşuna gidiyor. Lise yıllarını düşündüğünde “Aynı olayı ben de yaşamıştım” dediğin oluyor mu?
Senaryoda bulunan çoğu karakter, oyuncuların performanslarıyla empati duyulan bir noktaya getirildi ki bu duygu da bizim karakterlerimizi daha samimi kılmaya
yardımcı oluyor. Bu samimiyetin haricinde, hayatımda aslında hiç bu tarz olaylar yaşamadım. Lise yıllarıma benzeyen ve senaryoyla eşleştirebildiğim durum Ali’nin
arkadaş grubunda bulunan içtenlik, samimiyet ve güven. Tek fark, bizim ekip biraz daha kalabalıktı.
Lise yılları demişken… Sen nasıl bir çocukluk geçirdin?
Memur bir ailenin, kurallarıyla, disipliniyle, sevgisiyle ve normal Türk aile standartlarına uygun şartlarda büyüyen, büyütülen bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Ailem memur olduğu için okul hayatım önce Rize’de sonra da Bursa’da devam etti. Profesyonel futbol oynayarak geçti çocukluğum aslında ama sokakta da
oynayan, arkadaşlarıyla vakit geçiren çok sosyal bir çocuktum. Çok normal denilebilecek, bol bol hayal kurduğum, kendime hedefler koyduğum, güldüğüm,
eğlendiğim, keyifli bir çocukluk yaşadım.
Diziyi dışarıdan izleyen biri olsaydın, canlandırdığın karaktere ne gibi önerilerde bulunurdun?
“Ali gözünü seveyim bir sakin ol, sen sağduyusu güçlü bir adamsın, kalbini yatıştır” derdim. Zeyno’nun, Arap’ın yardımlarından kaçınmasına da “Siz bir
ailesiniz, ekipsiniz, Vefa’nın dediklerine ve sana bıraktıklarına sahip çık, unutma ve unutturma” derdim. “Anca beraber kanca beraber kurt bakışlı”
diye de motive ederdim herhalde.
Canlandırdığın rol dışında başka bir karakteri canlandıracak olsan hangisini tercih ederdin?
Canlandırdığım rolün aslında tam zıttı olan Berk karakterini canlandırmak, ne kadar farklı bir karakter oluşturabilirim görmek isterdim.
Birçok yeni nesil isimle karşılaşıyoruz. Bir zaman sonra çoğunun adını unutuyoruz. Bu konuda kendine güvenin var mı? Farkını oluşturan değerleri nasıl tanımlarsın?
Kendime tabii ki güven duyuyorum, ilerlediğim yolda da yanımda olanlar kendime duyduğum güvenimi arttırıyor. Benim bir hikayem var ve bu hikayenin daha uzun olması için her zaman güvendiğim çalışma hırsıma, azmime, ailemden öğrendiğim disiplinli ve dürüst insan olma ilkelerime güvenmeye devam edeceğim. Kendimi işime adamaya odaklıyım. Belirli bir farkım yok; farkımı eğer doğru bir şekilde yoluma devam edersem gösterebilirim.
Aslında yaptığınız iş tam olarak ekip işi. Bir parçası eksik olsa işin büyüsü kaçabilir. Setteki uyumunuzu bize nasıl tarif edersin?
Bu uyumu yakalarken zorlandığın zamanlar oldu mu? Bireysel bir iş yapıyoruz ancak bireyselliğimizi ekip işine iyi yedirmemiz gerek. Uyum, oyuncudan oyuncuya değişebiliyor. Önemli olan set içerisinde direktiflere uymak ve sete her zaman hazır gelmek. Herkes işini profesyonel bir şekilde yapmaya çalışıyor. Ekibimizin uyumu da bu profesyonelliğe dayalı. Herkes yaptığı işi seviyor.
İlginizi çekebilir: