Röportaj Zeynep Sipahi
İçsesini dinleyip korkusuzca hayallerinin peşinden gitmek için yola çıkan biri Özüm. Eğitimini aldığı avukatlığa dair “Altın bileziğim” diyor ve hayatında keşkelere yer bırakmamak adına çok istediği oyunculuk kariyerini sağlam bir temele oturtarak inşa ediyor.
Bildiğim kadarıyla hukuk fakültesi mezunusun. Oyunculuk hayatına nasıl girdi?
Evet, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Aslında oyunculuk küçüklükten beri içimde olan ama yapma fırsatı bulamadığım bir alandı. Avukatlık ruhsatımı aldıktan sonra oyunculuk eğitimi de almaya başladım, keşke dememek için denemekten vazgeçmedim.
İleride avukatlık yapmayı düşünüyor musun?
Tabii ki. O benim altın bileziğim. Yine başa dönecek olsam, yine hukuk okur ve ek olarak oyunculuk eğitimi alırdım.
Oyunculuğu tercih etmenin nedeni neydi?
Genel olarak çok enerjik ve hayattan keyif almayı seven biriyim. Seçmiş olduğum meslek de bunu pek yansıtmıyor haliyle (gülüyor). Farklı karakterlere bürünmek, gerçek hayatta yapamayacağım, olamayacağım kişiler olmak benim bu enerjimi yansıtabileceğim bir platform olduğu için oyunculuk yapmayı istedim.
Bugüne kadar birçok dizide rol aldın. Bu yıl ise ilk sinema filmi deneyimini yaşadın diye biliyorum. Film setinde olmak nasıl bir histi?
İlk sinema filmim “Hashtag” adlı bi korku filmiydi. Bu sene vizyona girdi ve pandemiden dolayı vizyondaki ömrü kısa oldu maalesef. Film setinde olmak, dizi setinde olmaktan biraz daha farklı. Sonuçta bir eser ortaya konuluyor ve eseri oluşturan parçalardan biri biziz. Çok heyecanlandım çok da gururlandım.
Corontina-19 adlı filmin konusundan ve nasıl bir karakteri canlandırdığından bahseder misin?
İlk defa koronavirüs ile ilgili çekilen film, Türkiye’de sokağa çıkma yasağında çekildi. Dünyanın farklı yerlerinden gelen sekiz farklı yarışmacının 1 milyon dolarlık ödüle kavuşmak için her tarafı kameralarla izlenen bir evde kıyasıya bir rekabet içine girmesi ve ardından başlarına gelen talihsiz olayları ele alan filmimiz İngilizce çekildi. Benim canlandırdığım karakter olan Mia; hayatın zorluklarıyla karşılaşmamış, istediği her şeye iş insanı babasının aracılığıyla kolayca sahip olmuş, enerjik, kıpır kıpır birisi. Zorluk nedir bilmeyen Mia, katıldığı bu yarışma evinde kendince hayatta kalmaya çalışıyor.
Peki, izlemekten en keyif aldığın tür hangisi ve neden?
Buna tek bir tür diyemem, çünkü gerek senaryo, gerekse oyuncular türün önüne geçip keyif almamı sağlayan faktörler. Ama genel olarak dram, aksiyon, komedi diyebilirim. Gerçek hayattan alıntı olan hikayeler de beni oldukça etkiler.
Oyunculuğa dair kendine örnek aldığın isimler kimler?
Demet Evgar ve Haluk Bilginer.
Bir senaryoyu değerlendirirken neleri göz önünde bulunduruyorsun?
Senaryoda beni içine alan ilk şey olay örgüsüdür. Kimi zamam 20. sayfada okumayı bıraktığım, kimi zamansa bir çırpıda okuduğum senaryolar oldu. Olay örgüsü, kurgu ve tabii karakterlere dikkat ederim.
Kendine zaman ayırabildiğinde, neler yapmak sana keyif veriyor?
Kendime zaman ayırdığımda, spor yapmayı, özellikle de tenis oynamayı çok severim. Tenis hem izlemeyi hem de oynamayı çok sevdiğim bir spor alanı. Onun dışında evde yalnızken piyano çalmak da beni rahatlatır.
Nasıl bir karakteri canlandırmak seni heyecanlandırırdı?
Bunu üç örnekle cevaplandırmak isterim. Vis a Vis’deki Zulema, La Casa de Papel’deki Tokyo, Elite’deki Carla izleyip büyülendiğim karakterler. Özellikle psikopat, gözü kara bir karakter canlandırmak isterdim.
