Odatv’nin haberine göre, ünlü oyuncu Cüneyt Arkın, “Benim Kahramanın Türk halkıdır” kitabında isim vermeden bir gazete patronu tarafından kendisine yapılan “Türkân Şoray’a âşık olacaksın” teklifini yazdı. Patronun skandal yaratma peşinde olduğunu kaleme alan Cüneyt Arkın’ın işaret ettiği ismi Odatv araştırdı. O isim Hürriyet Gazetesi’nin eski sahibi Erol Simavi’ydi…
Yeşilçam’ın ünlü oyuncusu Cüneyt Arkın’ın kaleme aldığı “Benim Kahramanın Türk halkıdır” kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Kitapta Cüneyt Arkın’ın anlattığı ve dikkat çeken bir kısım Yeşilçam’ın sultanı Türkan Şoray ile çekeceği film ve sonrasında başına gelenler oldu.
Gözlerine bakma, ölürsün
Türkan Şoray ile çekeceği sahnesi için “Gözlerine bakma, ölürsün…” diyerek uyarıldığını belirten Cüneyt Arkın şunları yazdı:
Türkân Şoray’la filmimiz var. Öncesinden uyarıyorlar. Türkân Şoray’ın gözlerine bakma, ölürsün! Kim gencecik ölmek ister ki? Hiç bakar mıyım, o gözlere. Tavşan misali tüyüp duruyorum. Filmde karşı karşıya geliyoruz. Yüz yüze yakından konuşuyoruz. Sözler geliyor aklıma. “Gözlerine bakma, ölürsün…” Yiğitçe dayanıyorum. Yiğitçe kaçıyorum ölümden. Çünkü gencim. Hayata doymadım. Bir Türkân Şoray’ın kulaklarına, bir alnına, çenesine bakıyorum sözlerimi söylerken. Ama olmuyor. Şarttır. Böyle sahneler göz göze gelerek oynanır. Apaçık Türkân Şoray’ın rahatsızlığı giderek artıyor. Ama nezaketle susuyor. Dahası oyunum giderek kötüleşiyor. Sonunda bu işkenceye daha fazla dayanamadım. “Ölümse ölüm be yeter artık” diye isyan ettim. Türkân Şoray’ın gözlerine baktım. Müthiş bir an. O gözler göz değil, Gözistan’dı. Bir ülkeydi. Memleketti, memleket türküsüydü. Uçsuz bucaksızdı. Yıldız yağmurlarıydı. Bereketli bahar çiçekleriydi. Zaman içinde pek çok kadın oyuncunun da benim gözlerime uzun süre bakamadığını fark etmiştim. “Baştan aşağı her şey yeşil oluyor, insanın içine doluyor” demişti biri. Benim de yeşil bir gücüm vardı. Buna sığındım. Ruhumun her zerresinin gücünü kullanarak dayandım, bakışlarımı kaçırmadım. Denge sağlanmıştı. Sahne tamamlanmıştı… Türkân Şoray’ın her geldiği yer sımsıcak olurdu. Alçakgönüllüydü. Bir çocuk gibi darılırdı. Kiraz dudaklarını büküp küserdi. Çocuk gibi de sevinirdi. Türkân Şoray’la dünyanın en büyük aşklarını yaşadık. Çok güzel, büyük aşk filmleri çektik. Zamanın en çok iş yapan filmleriydi. Halk öylesine etkilenmişti ki, genç kadınlar, erkekler hayatlarında bizim gibi sevip, âşık oluyorlardı. Türkân Şoray’la Arım Balım Peteğim filminde bir dans sahnemiz vardı. O dans moda oldu. Türkân Şoray harika bir oyuncuydu. Filmdeki her şeyi, durumu, olayı inanılmaz bir şekilde sahici kılıyordu.
Erol Simavi’den teklif
Cüneyt Arkın kitabında isim vermeden Hürriyet Gazetesi’nin o zamanki patronu Erol Simavi’nin kendisine yaptığı teklifi şöyle anlattı:
Bir gün arandığımı duydum. Arayan dönemin çok tanınmış, saygıdeğer isimlerindendi. Buluştuk. Beni dönemin en çok satan, en büyük gazetelerinin sahibi iki kardeşten birine götürecekti. Götürdü de. Böyle şamata filmlerde bile yaşanmaz. Çok güzel genç kızlar, şampanya, havyar, ıstakoz… Krallar gibi ağırlandık. Sevildik. Okşandık. “Artık yeter” demeye kalmadan patronun huzuruna çıktık. İyi beslenmiş biriydi. Yüzünü, dünyaca ünlü tatil beldelerinin kumsallarında güneşlenerek yaktığı belliydi. Sırtında çok pahalı bir takım elbise vardı. Uzun süren iltifat sonunda konuya geldi. Fazla tutmayan, okunmayan bir magazin gazetesi vardı. Bunu hazmedemiyorlardı. Bir hamle yapmaları gerekiyormuş. Çok ilginç, şaşırtıcı, merak edilen bir olay yaratıp, yeniden işe başlamaları gerekiyormuş… Yani onlara bir skandal gerekiyordu. “İşte bu konuda bize yardım edeceksin” dedi. Cevap vermedim. Devam etti. “Sen Türkân Şoray’a âşık olacaksın. Deli divane. Ama o, bu konuda kararsız kalacak. Mektuplarına, gözyaşlarına cevap vermeyecek. Ölüp biteceksin. İntihar edeceksin.” Sustu. Çok akıllı bakışları yüzümde dolanıyordu. Korkunç bir sessizlik vardı. İnadına uzattım. Sonra “Türkân Hanım’ın bir ilişkisi var. Ben de evleneceğim bir hanımla beraberim” diye başladım. Sessizce dinliyordu. Devam ettim. “Onlara ne olacak? Şerefleri… Bunları biliyorsunuz, bildiğiniz halde bu teklifi nasıl yapabiliyorsunuz? Böyle bir durum sizin karakterinize uygun olabilir, ama benim için beraberliğe, kadına, sevgiye hakarettir.”
Öldün sen oğlum, öldün
Teklifi kabul etmemesi üzerine “Öldün sen oğlum! Öldün sen Cüneyt! Şu andan itibaren Türkiye’nin bütün gazeteleri her an, her gün hakkında en kötü haberleri yazacaklar” diyerek tehdit edildiğini paylaşan Cüneyt Arkın yaşananları şöyle anlattı:
“Kalktım, kapıya yürüdüm. Tam çıkacakken öfkeyle bağırdı. “Öldün sen oğlum! Öldün sen Cüneyt! Şu andan itibaren Türkiye’nin bütün gazeteleri her an, her gün hakkında en kötü haberleri yazacaklar.” Çıkıp gittim. Dediği oldu. Büyük küçük gazeteler, her gün en iğrenç iftiralarla bana saldırdılar. Hele bir tanesi şöyle yazıyordu: “Cüneyt Arkın karısının, çocuklarının olduğu evde, erkeklerle seks partileri yapıyor.” Tınmadım. Aldırmadım. İşime devam ettim. Bir gün sokakta yaşlı bir kadın şöyle dedi. “Betül kızıma söyle, üzülmesin. Biz seni tanıyoruz.”
Kimsenin gücü yetmezmiş
Bir süre sonra Erol Simavi’nin “Biz çok yanlış yaptık” dedi. “Halkın sevdiği bir sanatçıya kimsenin gücü yetmezmiş. Yenildik” dediğini anlatan Cüneyt Arkın o anı şöyle anlattı:
“Aradan biraz zaman geçti. Akdeniz’de bir tatil beldesinde Gülşen Bubikoğlu ile bir film çekiyoruz. Beni tehdit eden, Türkiye’nin o en büyük gazetesinin patronu, filmin yapımcısı Türker İnanoğlu’na misafir geldiler. Akşam yemeğinde hep beraberiz. Gazete patronuyla masada karşılıklı oturuyoruz. Bir ara “Biz çok yanlış yaptık” dedi. “Halkın sevdiği bir sanatçıya kimsenin gücü yetmezmiş. Yenildik.” Sonra dışarıda bizi görmeye gelen kalabalığa bakarak, “Oysa sizin şöhretiniz, benim param, gücüm bir araya gelse Türkiye’de neler yapmayız ki…” Cevap vermedim. Değmezdi.”
Erol Simavi kimdir
Erol Simavi, Hürriyet gazetesinin kurucusu olan babası Sedat Simavi’nin 1953 yılında hayatını kaybetmesinin ardından abisi Haldun Simavi ile birlikte Hürriyet gazetesinin yönetimine geçti.
Erol Simavi gazeteyi 1994 yılında Aydın Doğan’a satarak basın dünyasından ayrıldı ve yurt dışına yerleşti.
