Sanat, yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir keşif yolculuğu. Sude Zülal Güler ise bu yolculuğun cesur bir kaşifi olarak karşımıza çıkıyor. Her deneyim onun kişisel dünyasını zenginleştirirken, oyunculuk kariyerine de derinlik katıyor. Tüm bunların yanı sıra hayatın ona sunduğu hikayeleri yeni ufuklara taşımaya kararlı. Kendi içsel huzurunu bulmak için sanatı ve müziği birer kılavuz olarak kullanırken bu süreçte karşılaştığı zorlukları da birer fırsata dönüştürüyor. Biz de Sude’yle birlikte hem onun yolcuğunu hem de İstanbul’u keşfe çıkıyoruz.
Dönüm noktaları, şanslı anlar veya talihsiz olaylar derken hayatımızın her dönemi bize yeni tecrübelerle yoğuruyor. Sen son günlerde nasıl bir akışın içindesin?
Her yeni günde bir şeyler öğrendiğim ve bakış açımın değiştiğini hissettiğim bir dönem yaşıyorum. Şu aralar sakin bir hayat akışım var, kendime ve sevdiklerime zaman ayırıyorum.
Bazen kendimizi derin sorgulama halinde buluruz ve bunun için belli ritüeller ediniriz. Sen böyle zamanlarda içsel dünyanı keşfetmek için neler yapıyorsun?
Kendimle kalmak istediğimde en çok yaptığım şey ruh halime göre müzik dinlemek ve resim yapmak aslında. Ansızın yaptığım seyahat planları da bana çok iyi gelir.
Hayatta zorlandığımız anlarda ya da büyük kararlar alırken bir düşünce veya motto rehber görevi üstlenebiliyor. Senin için böyle bir şey var mı? Varsa bu düşünce/motto seni nasıl yönlendiriyor ve zor zamanlarda nasıl bir ışık oluyor?
“Her zaman içinden geleni yap” ve “Herkes kalbinin ekmeğini yer.” İkisi biraz birbirinden alakasız görünüyor ama bu cümleler geliyor hep aklıma. Bu mottolar bana her zaman güç verir ve enerjimi toplamamı sağlar.
Röportaj:Cansu Karakuş
Fotoğraf:Mesut Adlin
Stil Editörü: Büşra Işık
Saç: Taha Kaymaz
Makyaj: Işıl Köklü
Stil Editörü Asistanı: Bora Buzdan
**Röportajın tamamı ALL Kasım sayısında!