Herkese selamlar! Melduş yine karşınızda! Evet nasılız bakalım sevgili güzel insanlar? Beni soracak olursanız gayet iyiyim 😉 Elbette ben de sıkıntılı, zorlu günler, süreçler yaşıyorum. İnsanın her daim pozitif modda kalması imkânsız çünkü. Duygular arası inişler çıkışlar insan olmamamızın ve hayatımızın çok önemli, bir parçası. İnsanları birbirinden ayıran doneler işte tam olarak burada devreye giriyor. Yaşadığımız inişler ve çıkışlarla başa çıkma biçimimiz!!! Kendimizle kurduğumuz iletişim çabalarımıza o kadar bağlı ki… Yaşanan olumlu/olumsuz her durumu ve her duygunun dengesini kendi iç dinamiklerimizde nasıl oluşturduğumuz iletişim ağımıza ciddi etkiler oluşturuyor. O halde gelin birlikte en sık rastlanan iletişim hatalarını birlikte inceleyelim 😉
1- İÇSEL İLETİŞİM KURMAMAK SORUNSALI! – “NİYE? BEN DELİ MİYİM Kİ?”
Akademik ve mesleki yaşamım sürecinde hem en çok duyduğum hem de sıklıkla rastladığım bir sorunsaldır bu durum, “Niye kendimle konuşayım ki? Deli miyim ben?” sorunsalı. Hayır arkadaşlar tabi ki de deli değilsiniz ve içiniz rahat olsun kendinizle konuşmak sizi “DELİ” YAPMAZ. Aksine sizi ruh sağlığı yerinde bir insana dönüştürür. Elbette kendinizle konuşmanızdan kastım kalabalık bir topluluk içinde dudaklarınızı hareket ettirerek, sesli bir şekilde konuşmanız değil. Kendinizle baş başa kaldığınız ya da kalacağınız alanlar yaratarak, ayna karşısında ya da yazarak kendinizle konuşabilirsiniz. Unutmayın! İstedikten sonra her şey mümkün. Çok sevdiğim bir söz var bunu vurgulayan “Sen istedikten sonra karga da sana uğur getirir!. Evet başarabileceğinize inanın ve başarın. Bunun için ön yargılarınızı kırmanız gerekiyor. Unutmayın siz DELİ DEĞİLSİNİZ!!! 😉
2- EMPATİ YOKSUNU OLMAK! – “NE GEREKSİZ BİR DAVRANIŞ?”
Hayır gereksiz değil bilakis çok gerekli. Empati kurmak demek; karşımızdaki kişinin yaşadığı durumun içinde biz olsaydık nasıl davranırdık, nasıl aksiyon alırdık, nasıl düşünürdük, duygularımızı nasıl yönetirdik … vb. şeklinde düşünmek demek. Genellikle insanların şöyle bir düşüncesi var, “kendimi senin o gereksiz varlığının yerine koyamam çünkü herkes empati kurmayı hak etmez” diye. Evet öyle şeyler yaşıyoruz ki, duygularımız mantığımızı bastırıyor ve empati kurmayı reddediyoruz. Ama nötr düşündüğümüzde görmekteyiz ki herkes empatiyi hak eder. Çünkü herkesin ve her durumun dinamikleri farklıdır. İnsanların hangi bilinçaltı dinamikleriyle aksiyon aldıklarını bilemiyoruz maalesef.
3- ÖN YARGILI BAKMAK! – “BUZ DAĞI SENDROMU”
O kadar çok yaşadığımız ve her alanda karşımıza çıkan bir sorunsal ki ön yargı. Gerçekten hem bir insan olarak hem bir iletişim uzmanı olarak çok çok çok önem verdiğim ve değişmeyen zihniyetleri gördükçe büyük üzüntü duyduğum ciddi bir sorunsal. Dünyanın her yerinde ve her toplumda insanları din, dil, ırk, mezhep, inanç, bakış açısı, eğitim, siyasal ideoloji, yaşam tarzı, giyim biçimi, ailesi vb … özelliklere göre ayrıştıran, ötekileştiren, dışlayan büyük bir kitle var ne yazık ki. Bu durum da saygıyı ve insan gibi yaşamayı çok ciddi ölçüde azaltarak yok eden, şiddeti meşrulaştırmaya başlayan negatif bir etmene dönüşüyor her geçen gün. Bizimle aynı olmayan herkes kötü, çirkin, değersiz, kalitesiz vb… gibi negatif söylemlere maruz kalıyor. İşte buna iletişim dilinde “Buz Dağı Sendromu” diyoruz. Görünen ve görünmeyen arasındaki farkın görülmemesi ve sadece “görülene” göre insanların, olayların vb… değerlendirilmesi.
Evet sevgili güzel insanlar. Ben Melda Özen. Bugün sizlerle iletişimde çok sık yapılan hataların ilk 3 tanesini konuştuk. Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Çok fazlalar tahmin edersiniz ki. Ne olursa olsun önce kendinizi sevin sonra çevrenizi. “Herkes” de tıpkı “Biz” gibi değerli! Benim demek istediğim insanları ötekileştirme yapmadan hayatımızdan çıkarabilmeyi öğrenebilmek. Sizleri çok seviyorum 😊 Mottomuz neydi? Kargalar da istersek bize uğur getirir 😉 Unutmayın!
Melda Özen
İlginizi çekebilir: