Özge Özacar; Tatlı Küçük Yalancılar dizisi ile başlayan, Sevgili Geçmiş ile bir adım öne çıkan, Kefaret ile dikkat çeken ve Baba ile rüştünü ispat eden bir kariyer yolculuğunda, sadece dört dörtlük fiziği ile değil karakteri, kişiliği ve değerleri ile de sağlam bir duruş sergiliyor. Henüz sete giriş yaptığı andan itibaren yüksek enerjisinin çekim hattında siz de farklı bir boyuta geçiyorsunuz. Dokuz saatlik çekim boyunca hiç kaybolmayan bir enerjiyle size gülümsemesi, onun sanat ve kültürle harmanlanan entelektüel karakterinden çarpıcı izleri yansıtıyor. Her okumaya meraklı, dünyaya ve farklı disiplinlere ilgi duyan sanatçı gibi, benzersiz kişilik özellikleri taşıyor. Bazı ünlüler set ortamında gerginliğe vesile olabilirken Özge Özacar, setin ruhunu hep canlı tutuyor ve arkadaşınızın yeni tanıştığınız tatlı arkadaşıymışçasına bir tavırla keyifli sohbetlerin öznesi oluyor. Saatler ilerledikçe onunla ilgili netlediğiniz yegane düşünce; sevgi dolu oluşu ve yaşama sevincinin yüksekliği! Şu sıralar Baba dizisi ile yeteneğini konuşturan, geleceğin çok daha büyük işlerine göz kırpan oyuncuyu anlatmak, hep pozitif kelimelere yönlendirirken bizi, onu kendi kelimeleriyle tanımanın cazibesine kapılın istiyoruz…
Oyuncu olmak senin yaşadığın boyutta, nasıl bir tablonun içinde yaşamak demek? Sürreal, izlenimci, dışa vurumcu, realist… Nasıl bir dünyanın içine dahil olduğunu hissediyorsun?
Dünyam her karakterle o kadar renkleniyor ve biçim değiştiriyor ki! Hepsi çok katmanlı. Tek bir üsluba indirgeyebilmem mümkün değil. Ivan Ayvazovski, Caravaggio, Monet, Dali, Bosch, Panini ve ben bir tuvalin başına geçip hepimiz bir ucundan tutmalıymışız gibi. Hem rengarenk hem karanlık; hem dingin hem de derin dalgalar iç içe.
Spora, Fransız kültürüne, plak dinlemeye, dans etmeye, spor yapmaya, sergi gezmeye meraklı olduğunu biliyoruz. Tüm bunlar oyunculuğunu beslemek adına mı atılan adımlardı; yoksa sen zaten oldum olası bu musun? Oyuncu olmasaydın da kendini besleyeceğin kişilik eğilimleri, ilgi alanları mı tüm bunlar?
Hepsi özümün, Özge oluşumun parçaları. Kendimi bildim bileli dans ediyorum; spor yapmadan geçen bir öğrencilik yılım yoktur. Fransız kültürüne ilgim ise daha çok lise yıllarında başladı. Önce müziğine akabinde edebiyatına, mutfağına merak derken üniversiteyle beraber de Fransızca öğrenmeye başladım. Plaklarsa evimizin başlıca keyiflerindendi. Sergiler gezmek, festivalleri takip etmek benim için bir şehri yaşamanın yine olmazsa olmazı. Mesleki bir titrin getirisinden ziyade, yaşama sevincime dair ilgi alanları hepsi. Ne mutlu bana ki, aynı zamanda mesleğimi icra ederken de bana özgü entelektüel bir perspektif katabilmemi sağlıyorlar.
Çocukluğundan bugüne hayat hikayenin yazılı olduğu senaryoyu eline alsan, altının kalemle çizilmesi gereken bölümleri nereleri olurdu? Hangi olaylar seni bugünkü sen yaptı sence?
Maddi manevi pek de kolay olmayan, hayatın birçok zorluğuyla küçük yaşta tanışmam ve erken büyüyüp sorumluluk almam gereken bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Hikayemin o döneminin her satırının altını kırmızı kalemle çizerdim sanırım. 17 yaşımda da çalışmaya başladım. Hikayemin kırılma noktalarındandır. Çalışmaya başlayıp maddi olarak bağımsızlığımı kazanmak kendi yolumu daha özgür çizip, sonuçlarını kendi başıma göze alıp ilerlememi sağladı. Yaşarken çok yıprandığım mücadeleler olsa da, bugün olduğum; ayakları üzerinde durabilen, yaşama sevinci had safhada bu mutlu kadından çok razıyım.
“Kadın olarak dünyaya gelmiş olmaktan çok mutluyum. Bedenimle barışık, enerjimi de yükselten parçaları birleştirip kendime özgü bir tarz oluşturmaktan o yüzden çok keyif alıyorum.”
Ergenlik döneminde hayallerin ne yöne rota oluşturma eğilimindeydi? Sen büyürken her yönüyle büyüyen, bugün geldiğin yeri de çerçevenin içine alan, büyük hayalleri olan biri miydin?
Ruhu hep evrenseli arayan bir genç kızdım. Lisemin katılımcılarından olduğu Avrupa Birliği projesine seçilince, 16 yaşında Fransa’ya gitme imkanı buldum. Kendi mahallemden; şehrimden memleketimden çok daha fazlası olduğunu, olabileceğini zihnimin o tazeliğinde görmek dünyanın aslında hem ne kadar büyük hem de ne kadar küçük olduğunu fark etmemi sağladı. Orada diğer öğrencilerle geçirdiğim bir haftanın sonunda, her hayalim merkezimden evrensele uzandı. Mesleğimde de kendime bu vizyonumu geliştirip korumam için motive eden; yapılabilirliğine odaklanmamı, çözümler üretmemi öğütleyen isimleri idol alıyorum.
Başarının tanımı senin sözlüğünde nedir? Edindiğin tecrübeler sonucu zamanla evrildi mi bu tanım? Peki, kendini hangi konularda başarılı buluyorsun?
Öğrencilik yıllarından gelen bir alışkanlık olarak başarı eskiden çok siyah ve beyazdı. Sınırları daha keskindi. Muhakkak mükemmel ve kusursuz olmalıydı. 20’li yaşlar bu noktada her sene bana daha da huzur ve hafiflik getiriyor diyebilirim. 27 yaşımdayım ve artık benim için başarı; dahil olduğum her işimde elimden gelenin en iyisini yapıp bütün bu süreçte keyif almayı unutmamaktan geçiyor. Beraber ürettiğim ekip arkadaşlarımla yardımlaşıp kuvvetlendirebileceğim ne yönlerim var, bunu merak ediyorum. Tüm bu sürecin sonunda, anlık çözümler yerine bana tüm hayat yolculuğumda iyileşme sağlayacak farkındalıklar edinip görevimi tamamlayabilirsem, kendimi manen başarılı buluyorum. İç huzurum arttıkça, performansıma da bunun yansıdığına çok inanıyorum. Canlandırdığın karakterlerle nasıl bir bağ kuruyorsun? En sevdiğin, çok özlediğin, karşına çıksa sarılacağın karakterin hangisi olurdu? Onu görsen ona ne derdin? Senaryo elime ulaşıp da hazırlık sürecine girince mesai başlıyor. O temeli attığım dönemi çok seviyorum. Bolca merak, bolca keşif. 2019 yılında Sevgili Geçmiş dizimizde canlandırdığım Azra karakteri oynamaktan en keyif aldığım, katman katman hikayesi olan karakterimdi. Maceramız kısa sürse de çok tecrübe kazandıran bir iş oldu benim için. Hikayemizdeki motto cümlemizi tekrar eder, ‘’Sevgili geçmiş, sevgili Azra, bana öğrettiğin her şey için çok teşekkür ederim’’ derdim.
Bize oyuncu olmanın senin gözlüklerinden bakınca en önde görünen cazibeli ve büyüleyici yanlarını anlatır mısın?
Yaşama sevincim kesinlikle hayata duyduğum meraktan geliyor. Öğrenecek deneyimlenecek o kadar çok şey var ki. Ömrümün sonuna kadar hangi meslekleri icra edersem edeyim, öğrencilik benim için baki olacak gibi hissediyorum. Oyunculuk da bu noktada benim güneşim oldu. Her karakterim bana yeni yaşamlar, meslekler, korkular, sevinçler, aşklar, hobiler ve hatta şehirler kazandırıyor. Bir ömre bu kadar çok yaşanmışlık sığdırabilmek çok heyecan verici benim için.
Eskiden bir elin parmağı kadar genç, başarılı ve ünlü isim sayabilirken, şu dönem sektörde ön plana çıkan pek çok isim var. Gençlere tanınan bu fırsatın sektörü nasıl etkilediğini düşünüyorsun?
Verilen bir fırsattan ziyade, emeklerinin karşılığını alan isimler olarak görmek tercihim. Her şey bir fırsatla başlasa da kalıcı başarının temelinin, disiplinli ve istikrarlı çalışmaktan; kaliteden ve özgünlükten geçtiğini düşünüyorum. Başarılı isimlerin artmasının da bu noktada birbirimize ilham ve motivasyon sağladığına inancım tam.
Bugün içinde olduğun, yaşadığın hayat, konum ve itibar sana kendini nasıl hissettiriyor?
Mutlu olduğum işi yapabiliyor olmak benim için çok büyük bir şükür sebebi. Bu süreçte de acele etmeden, sağlam adımlar atarak kariyerimi inşa etmeye gayret gösteriyorum. Çok mutluyum ki hayat da bana hep manen taşımaya hazır olduğum yenilikleri ve değişiklikleri eşzamanlı getirdi. Mutluluk, şükran ve heyecan hissim baki.
Ayakları üzerinde duran, başarılı bir kadın profili olarak, gücünü en çok neden alıyorsun?
Hayatta hepimiz maddi manevi mücadeleler içindeyiz. İçinde yaşarken fark edemesek de, Kierkegaard’ın da dediği gibi geriye dönüp bakınca hayat anlaşılıyor. Ben de geriye dönüp baktığımda, bugün ayaklarım üzerinde sağlam durabilecek gücü ve mücadele enerjisini ilk önce kendimde buluyorum. Kolay pes etmedim, etmem. Yorgun düştüğümde ise bana güç veren ayağa kaldıran dostlarımdan yardım alıyorum. Onların varlığı, bana olan inançları, vizyonumu büyütmem için verdikleri emek en büyük hazinem, şansım. Hepsi iyi ki varlar. Seni sen yapan karakter özelliklerinin neler olduğunu düşünüyorsun?
Sevgi dolu oluşum ve yaşama sevincimin yüksekliği diyebilirim. Hepimiz günün sonunda olduğumuz halimizle koşulsuzca, içtenlikle sevilmek, değerli hissetmek arzusundayız. Elimden geldiğince yaşamdan almak istediğim sevgiyi, insanlarla, doğayla, hayvanlarla paylaşma mottosuyla yaşıyorum. Kendimde en sevdiğim yanım bu sevgi temelli, yaşama gülümseyen ruhum. Aşkı nasıl yaşayan birisin?
Gündelik yaşamımda da enerjisi yüksek bir insanım ama aşıkken mutluluğum arşa çıkıyor. Aşık olduğumda bunu dile getirmeyi, özel hissettirmeyi, şımartmayı seven bir kadınım. Anlaşmaya gönlüm vardır. Dünyanın en güzel duygusu doya doya sevmek ve sevilmek; aşkımı yaşarken zihin çalıştırmak o yüzden bana göre değil.
Dünyaya bırakmak istediğin nedir? Oyunculuk, ünlü olmak gibi elinde bir çeşit süper güç varken, bunca insana ulaşabiliyorken, bunu farklı şekillerde kullanmanın yollarını arıyor, düşünüyor musunuz?
Gündelik hayatımda üzerinde o kadar derin düşündüğüm bir konu ki bu. Toplumsal her sorunun çözümünün bireysel düzlemden başlayarak kitlelere yayılacağına inanıyorum. Kendi hayatımı da bu bilinçle yaşıyorum. Geniş kitlelere ulaşabilir olmak ise bir güç sağlarken bir yandan da oluşturmak istediğim farkındalığı en şeffaf, en doğru şekilde nasıl oluşturabilirim kaygısı da yaratıyor. Eğer bir yönlendirmede bulunuyorsam, vereceğim mesajda çok daha özenli olma isteği içinde oluyor, uzman kişilerle birlikte projeler üretmeyi kıymetli buluyorum. Şimdilerde SosyalBen ile çocukların ve gençlerin eğitim imkanlarını iyileştirmek için birlikte projeler üretiyoruz. Manen yaşadığım mutluluğu tarif etmem imkansız.
Ünlü olmak, rol yapmak, Instagram dünyası, dergi çekimleri… Yaşadığın bu evrenin senin doğallığına ters düşen, kendini duygusal rollercoaster’da hissettirdiği zamanlar oluyor mu?
Felsefe okumayı, kendime dönüp sorgulamayı çok seven bir insanım. Yaşama da bir yolculuk gözüyle bakıyorum. Ben kimim sorusunun yanıtı zamanla o kadar değişip dönüşüyor ki. Bunu idrak ettikten sonra her şey daha çok anlamlandı benim için. Kendimi olduğum halimle, her yeni yaşımda daha da kabul ettikçe, huzuru içimde buldukça rüzgar sarssa da devirmiyor. Doğrularımla, yanlışlarımla tüm bu maceralar içinde kendi Özgemi sevip, hayatı kendim olarak doyasıya yaşamak tek derdim.
Metaverse’de bir avatarının olması/olabilme ihtimali sana neler hissettiriyor?
Teknolojiye inanılmaz merak duyan bir insanım. Sadece avatarım olması değil Web 3.0 ile yakın gelecekte deneyimleyeceklerimizden, merkeziyetsizleşecek ekonomik yeni düzene, NFT’lerin sadece sanat eserleri üzerinden ele alınamayacağını, çok daha fazlası olmalarını tecrübe edecek olmamız bende müthiş bir merak uyandırıyor. Bu yeni küresel köyde ben neler üretebilirim heyecanı doğuruyor. Bambaşka bir evreye geçiş yapıyoruz kesinlikle.
Yaşamın olduğu yeni bir gezegen keşfettin diyelim. Orada nasıl bir dünya kurardın?
Merak etmenin, cesaret etmenin, denemenin, özgün olmanın desteklendiği; güzel davranışların onore edildiği bir sosyo-kültürel düzen, anayasamın değişmez maddelerini oluştururdu.
Bugüne kadar aldığın en iyi öğüt neydi?
Üniversitede bir hocamız, kendisiyle paylaştığım bir sıkıntıma yanıt olarak. ‘’Araba kullanmak içindir, itmek için değil. Eğer arabayı itiyorsan bir sorun var demektir. Fark et!’’ öğüdünü vermişti. Yaşadığım birçok sıkıntımın çözümünde bana her daim ışık oldu, hala daha oluyor.
Kendinle en çok çatıştığın konu nedir?
Kendi kendimin farkında olmaya çalışıyorum. Bazen en çok şikayetçi olduğumuz durumların ortasına, kendi kalıplaşmış düşüncelerimiz sonucunda düşüyoruz. Başıma bu geldi demek yerine, burada almam gereken bir ders var, neyi idrak etmem lazım diye kendime sormaya gayret ediyorum. Yanıtları bulmak her zaman kolay olmuyor.
Filtreler, estetik uygulamalar… Güzelliğe hangi pencereden bakıyorsun? Mesleğinin güzellik konusuna yaklaşımında sıkıntı olduğunu düşünüyor musun?
Eğlence sektöründe güzellik, Hollywood’da da burada da, dünyanın her yerinde her dönem öncelikli unsurlardan olmuş. Bunu asla yadsımıyorum. Kendi adıma, oynayabileceğim karakterlerin skalasını geniş tutmak istediğim için estetik uygulamalara sıcak bakmıyorum. Fakat dediğim gibi, bu benim mesleğimden dolayı duyduğum bir hassasiyet. Herkesin kendini en güzel, en mutlu hissedeceği şekilde yaşamasına sonsuz saygım var.
Bu sıralar aklını en çok ne meşgul ediyor?
İş, iş, iş. Çok şükür, sevdiği işi yapan şanslı bir azınlıktanım. 2022 ne mutlu bana, birbirinden güzel işler getirdi. Baba’nın çekimleri devam ediyor. Güzel bir sezon geçiriyoruz. Bir yandan da çekimleri yakında başlayacak sinema filmimiz Bursa Bülbülü için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Şu an tüm dünyam, zihnim, enerjim işlerime odaklı.
Hayvan hakları, iklim değişikliği, kadın-erkek eşitliği, pandemi… Sen umutla mı umutsuzlukla mı bakıyorsun geleceğe?
Realist bir pozitifim diyebilirim. Bütün bu saydığınız sorunlardan artık çok daha hızlı haberdar oluyoruz. Bu da dijital bir ortamda dahi olsa, daha hızlı kolektif tepkiler verebilmemizi sağlıyor. Daha sık aralıklarla haberdar olup manevi yorgunluklar yaşasak da özellikle hayvan hakları, SMA hastası çocuklarımız gibi konular başta olmak üzere birçok konuda hepimiz artık daha bilinçliyiz. Umutla bakmaya gönlüm var.
Sürdürülebilir bir dünya için çabalıyoruz hepimiz artık. Sen bu konuda bir şeyler yapabiliyor musun?
Sosyal medya bu konuda farkındalığımı kesinlikle çok artırıyor. Bilinçlenmek için bolca okumalar yapıyorum. Gündelik hayatta da kullandığım ürünlere karşı çok daha hassasım. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin görevi.
Gardırobunun vazgeçilmezi, başlıca stil öznesi nedir?
Jeanlerim ve ceketlerim. Cool, sportif bir şıklık her daim çok iyi hissettirir.
Moda ile ilişkin en güzel nasıl özetlenebilir?
Sportif, seksi, cool, enerjik. Tek bir akıma kapılmak gibi değil de, kendime özgü bir tarz yaratmaya ve geliştirmeye özen gösteriyorum. Mugler ve Isabel Marant tasarımları kendime en yakın bulduğum stillere sahipler. Kadın olarak dünyaya gelmiş olmaktan çok mutluyum. Bedenimle barışık, enerjimi de yükselten parçaları birleştirip kendime özgü bir tarz oluşturmaktan o yüzden çok keyif alıyorum.
İletişim sektöründen oyunculuğa geçiş yapan biri olarak, sen kendine mutlaka neyi sorardın?
“Yaşama sevincini her daim yansıtıyorsun, peki hiç endişeleri korkuları yok mudur Özge’nin, hep güçlü müdür, her şey hep mi güllük gülistanlık?’’ sorusuyla sıklıkla gündelik hayatta da karşılaşıyorum. Bu soruyu kendime yöneltir ve yanıtlardım. Endişelerim, kaygılarım, acabalarım benim de bir hayli fazla. Bir sürü krizi yönetmeye çalışıyorum. Sorumluluklarım, mesuliyetlerim her geçen gün artıyor. Kendimi kötü hissettiğim, ruhumun sıkıştığı, yönsüz kaldığım, dengemi bulamadığım çok dönemlerim oldu. Hala oluyor, yine olacak da. Bu konuda çok realistim. Böyle dönemlerde kendimi izole edip, sakince düşüncelerimi takip edip içimde esas tetiklenen travmaları bulmaya çalışıyorum. Yaş aldıkça, korkuları yatağımın altında saklanan bir öcü değil, istediğimde ışığı yakıp odamdan çıkabilme cesaretini bana öğreten vesileler olarak görmeye başladım.
*Bu röportaj ALL dergisinin Mayıs 2022 tarihli 164. sayısında yer almıştır.
Röportaj Filiz Şeref
Moda Editörü Zekiye Karadağ
Fotoğraf Mesut Yazıcı
Saç Harun Ateş
Makyaj Akın Sert
Moda Editörü Asistanı Zeynep Kerpişçi