Melda Özen
Herkese merhaba! Ben geldim güzel insanlar! Biricik Melduşunuz karşınızda! Özledik değil mi birbirimizi. Ben sizleri çok özledim. Biliyorsunuz artık aile gibi olduk ve bu paha biçilemez bir mutluluk benim için. Her şeyden önce karşılıklı duygusal bağımızın olması, samimiyetimiz, içtenliğimiz, karşılıklı sevgi ve saygımız çok çok kıymetli diye düşünüyorum. Evet anlatın bakalım bugün nasılsınız? Hayat nasıl ilerliyor? Neler yapıyorsunuz/yaptınız kendiniz için? Bu sorular günün sonunda nasıl biz oluşturduğumuz noktasında çok ama çok kıymetli. Hadi gelin bunu konuşalım biraz!
Kendini Sev Dostum!
Benim çocukluğumdan beri benimle birlikte her yaşıma taşıdığım bir huyum vardır. Çok severim bu özelliğimi. Ne yaşarsam yaşayayım, ne olursa olsun hayatımda, günün sonunda mutlaka bir öz-değerlendirme yaparım. Bakın dikkatinizi çekerim ÖZ-DEĞERLENDİRME dedim YARGILAMA demedim. İnsan kendini eleştirmeli, sorgulamalı, değerlendirmeli ama asla yargılamamalı. Bu bir kişinin kendisi için yapacağı en kötü şey olur. Neden biliyor musunuz? Çünkü kendinizi yargılamaya başlarsanız eğer yavaş yavaş buna alışırsınız. Yavaş yavaş alıştığınız bu alışkanlık kendinizi günden güne değersizleştirmeye başladığınız bir davranış biçimine dönüşür. Sürekli kafanızın içinde kendi ellerinizle yarattığınız bir başka kendinizle konuşup durursunuz. İşin kötüsü ona inanmaya başlarsınız. Onun sizi kontrol etmesine, aşağılamasına, değersizleştirmesine izin verirsiniz. İşte burada devreye ben giriyorum ve buna izin vermiyorum bilginiz olsun canlarım…..
Friends!
Hadi gelelim bugünün konusuna! Heyecanla beklediğinizin tabi ki farkındayım. Bugün çok eğlenceli bir konuyu konuşacağız. Hem de ne eğlenceli bir konu. Bugünün konusu hepimizi ekrana kilitledi mi o kilidi açamadığımız, seyrederken zamanı unuttuğumuz “FRIENDS”…. Sorayım mı en sevdiğiniz karakter kim diye? Yok yok size bu eziyeti yapmayacağım. O halde başlıyoruzzz….
Gülmek Diye Bir Şey Var!
Friends dizisini izlemeyen neredeyse yoktur diye düşünüyorum. Her yaştan seyircisi olan bu harika dizi sadece sit-com niteliği taşımıyor. İnsanların psikolojilerine da inanılmaz faydalar sunuyor. Yapılan araştırmalara göre Friends anksiyete, depresyon, bunalım gibi çeşitli psikolojik sorunlar yaşayan herkese çok iyi geliyor. Bunun en önemli sebepleri arasında insanlara GÜLMENİN VAR OLDUĞUNU hatırlatabiliyor olması…..
Altıdan Daha Fazlası!
Genel hatlarıyla bakıldığında birbirleriyle yolları kesişen altı farklı kişinin aralarında geçen mükemmel arkadaşlığı konu edinen bu şahane dizi, hem arkadaşlığın önemine hem insanlığın önemine hem unutulan, yitirilen değerlere hem ilişkilere hem kişiler arası iletişime çok güzel dokunuşlar yapıyor. İnsanların var oluş amacı olan hataları mizahı bir anlatımla bizlere sunuyor. Normal ve doğal akışında hayat yaşayan insanların birbirinden tamamen farklı ama bir o kadar da aynı perspektiflerine şahit olduğumuz muhteşem bir mizansenle karşımıza çıkıyor Friends….
Joey: “How You Doin’?”
Aktörlüğün en sarsıcı rollerini hayata geçirmek isteyen tertemiz kalpli Joey nasıl sevilmez mesela! Meşhur repliği “How you doin’?” ile hafızalarımızdan hiç çıkmıyor bugün bile. Hele bir de olaylar karşısında verdiği tepkileri yansıttığı mimikleri yok mu şahsen ben bayılıyorum hem bir izleyici hem de iletişim uzmanı olarak. O şaşkınlığının ve beceriksiz görünen davranışlarının arkasına sakladığı ve neredeyse her durumda ortaya çıkardığı tertemiz kalbi sayesinde normal şartlarda hiç anlaşamayacağını düşündüğümüz insanların arasında en sevilen olmayı başarması için muhteşem bir unsur değil mi? Ross ile arasında geçen “Who would you rather?” ile başlayan komik diyalog kimlerin aklında ya da Rachel ile arasında geçen meşhur “U-N-I-SEX” diyaloğunu kimler hatırlıyor? Bu muhteşem yanlış anlamaları sayesinde iletişimin ne kadar önemli olduğunu anlatmıyorlar mı bize? Aaaa bu arada şunun da hakkını vermek gerek diye düşünüyorum unutmadan; Joey does not share food!…..
Ross: “Pivot”
Dinazorları kimler sever ya da kimler merak eder? Şahsen ben merak ediyorum bu gelmiş geçmiş her dönem methini duyduğumuz devasa canlıları! Bence Ross buna çok güzel dokunuyor dizide bir paleontologolarak doğru mudur? Her daim mesleği sebebiyle alay konusu olan Phd yaptığı için girdiği her ortamda kendinden gururla “Doctor Ross Geller” olarak bahseden ve özellikle hastanelerde çoğu zaman tıp doktoru zannedilen Ross dizinin en keyifli karakterlerinden değil mi gerçekten?Tek isteği çok sevdiği gençlik aşkı Rachel ile düzenli bir aile hayatı kurmak olan Ross muhteşem mimikleriyle, verdiği tepkilerle, sürekli ilişkilerinde yaşadığı hayal kırıklıklarıyla, boşanma rekortmeni ve harika bir baba olmasıyla izleyen herkese çok güzel dokunmuyor mu? Kız kardeşi Monica ile sürekli tatlı bir rekabet içinde olmalarına, atışmalarına ama günün sonunda sımsıkı sarılmalarına şahit olmak kardeşliğin en kalbe dokunan noktasına nasıl da güzel dem vuruyor. Eee bir de o meşhur repliği yok mu Rachel ile Joey arasındaki etkileşime şahit olduğunda ortaya çıkan “I’m fine, totaly fine,I don’t know why my voice so squiky but I’m fine!”….. Aaaaa unutmadan o meşhur repliği “Pivot”.
Monica: “I Know”
“You know I’m Monica. I’m disgusting. I stalk the guys and keep their underpants”, kimler hatırlıyor bu muhteşem repliği? Monica ile Chandler’ın ilişkilerini saklamak zorunda kalan Joey’nin artık farklı oluşumlara maruz kalmaktan sıkılması sonucu Monica’nın kendisiyle hiç alakası olmayan bir yorumu kendisi için yapmak zorunda kalması sonucu düştüğü durum hiç bu kadar komik olamazdı sanırım. Özünde çok başarılı, idealist, kararlı, kaybetmeyi hiç sevmeyen, tutkulu bir kadın Monica. Yaşadığı ilişkileri sahiplenen, çocukları çok seven, evlenmek ve anne olmak için can atan, yemeklere sadece lezzet değil tutku da katan, muhteşem bir temizlik ve düzen takıntısına sahip, arkadaşlarının annesi konumunda hareket eden çok tatlı bir kadın Monica. Ross ile aralarında her daim komik diyalogların yaşanmasına rağmen abisini çok seven bir kardeş. Rachel ile kalpten bağlı bir arkadaş. Grubun bel kemiği. Kilo verdikten sonra özgüveni artan, kiloluyken Chandlar’a aşık olan, yıllar sonra onunla arkadaş hatta eş olan bu her duyguyu en uç seviyelerde yaşayan kadını kimler çok seviyor benim gibi? Parmak kaldırsın!
Chandler: “Sarcasm”
İğneleyici söz denildiğinde akla gelen ilk isim değil mi Chandler? Mesleğinin ne olduğunu 10 sezon boyunca asla öğrenemediğimiz, hiciv sanatını başarıyla icra eden bir karakter kendisi. Bence oldukça şahsına münhasır. Ciddi ilişki yaşamaktan korkan bu anksiyete abidesi adamı kimler izlemeyi seviyor? Arkadaşlarına ne kadar iğneleyici sözler söyleyen biri olsa da onları çok seven, onlarla güçlü bir bağ kuran, Monica’yı gerçekten tüm kalbiyle seven, onunla bir aile olmak için çaba sarf eden, geçmişte ailesine dair psikolojik yaraları olan ve bu nedenle aile kurmaktan korkan bir adam Chandler. Sahip olduğu tüm kırgınlıkları arkadaşlarıyla geride bırakacak kadar da güçlü. Joey ve Ross ile kurduğu inanılmaz bağ, onlarla yardımlaşmaktan ve paylaşım yapmaktan asla kaçınmaması, düşüncesiz görünen empatik hali onu izlerken hem gülmemize hem içimize işlemesine sebep oluyor. Hatırlayalım mı Ross ile arasındaki tatlı atışmayı? “Which place? The Sun!”……
Rachel: “How Do You Expect Me The Grow ıf You Don’t Let Me Blow!”
Fashion! Denildiğinde akla gelen Rachel…. Kendi ayakları üzerinde durmak için verdiği mücadelesi, garsonlukla başladığı kendi hayatını yaşama yolculuğunda geldiği moda ikonu hali. Her sezon acaba bu sefer nasıl bir saç modeliyle karşımıza çıkacak diye beklediğimiz Rachel, karakter olarak dizinin gerçek bir moda ikonu aslında. Kıyafetlerinden tutun da saç şekilleri noktasında hepimizin hayranlığını kazanmış güçlü bir kadın. Yaptığı her şeyin arkasında duran, anne olmaktan korkan ama çok sevgi dolu bir anne, çok başarılı bir iş kadını…. Neydi Ross ile arasında geçen meşhut repliği “How do you expect me the grow if you don’t let me blow!”
Phoebe: “Smelly Cat”
“Smelly Cat smelly cat what are they feding you? Smelly cat smelly cat it’s not your fault”. Kimler hatırlıyor bu muhteşem şarkıyı ve tabi ki söz yazarını? Meşhur Phoebe….. Ama gerçekten kabul edelim çok tatlı kadın değil mi? Tertemiz kalpli, biraz fazla saf, güzel düşüncelere sahip, arkadaşlarını çok seven ve önemseyen, kendisini müziğe adamış, hayatının aşkını bulmayı bekleyen, masöz olarak geçimini sağlayan, aile kavramına tamamen hasret yaşayan, sıcak bir aile ortamında büyümediği için kendisine ait bir aile kurmayı çok ama çok isteyen bir kadın Phoebe. Kullandığı aksesuarlarla da Rachel’dan sonra bizleri etkileyen şahane bir moda ikonu. Stili hep aynı çizgide ilerleyen bir kadın. Yazdığı şarkı sözlerine hayatın saçma anlamlarını yükleyerek yaşamın eğlenceli tarafıyla var olmayı tercih eden, her daim neşeli ve pozitif, enerjisi çok güzel etkilere sahip bir tatlılık abidesi adeta. Ben çok severek izliyorum onu. O komik hallerine bayılıyorum. Özellikle Brad Pitt’in konuk oyuncu olarak katıldığı sahnede verdiği reaksiyonlar muhteşemdi. Kimler hatırlıyor “Oh, I think you do. Please take your shirtoff and tell us”……..
Evet güzel insanlar. Ben Melda Özen. Bugün sizlerle hepimizin çok severek izlediği, hayran olduğu Friends hakkında konuşmak istedim. Bize her seyredişimizde çok iyi gelen, motivasyonumuzu yükselten, olumsuz düşüncelerimizden arındıran, mutluluk hormonlarımızı harekete geçiren ve gerçekten de söylendiği gibi insan psikolojisini olumlu noktada besleyen bir dizi. O halde ne yapıyoruz? Hemen bugün Friends açıyoruz! Keyifli seyirler canlarım, sizleri çok seviyorum😊