Herkese merhaba! Ben geldim. Melduş yine karşınızda. Nasılsınız? Her şey yolundadır umarım! Ben bildiğiniz gibi işim, ailem ve hobilerim arasında mekik dokuyorum. Geçen haftaki yazımda sizlerle hayattan öğrendiklerim konulu bir yazı paylaşmak istedim. Ne de olsa hayat hem harika hem acımasız bir öğretmen. Bugün ise sizlerle yine hayatın içinden bir konu konuşmak istiyorum. Aslında herkesi yakından ilgilendiren bir konu. Hepimizin yaşadığı ya da yaşamak zorunda bırakıldığı oldukça popüler bir konu… Hadi başlayalım!..
Pamuk Prenses ve zehirli elması
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri bilmeyen yoktur. Pamuk Prensese üvey annesinin verdiği elma belki çocukluk travmamız hatta. İşin şakası bir yana, çoğu zaman iletişim kurduğumuz kişilerin kalbimizi alıp bir elmanın kabuğunu soyar gibi ince ince parçalara ayırdığı hissi oluşur ya içimizde. Hani böyle kırışan cam kırıntılarının üzerine yalın ayak basmış gibi acır canımız. İşte o hissin ruhumuzda bıraktığı izin adı “hayal kırıklığı”. Kimi zaman bir söylemle eylemin uyuşmaması kimi zaman yanlış tanımak… İsmi, türü değişse de his hep aynı. Aynı parçalanmışlık, aynı öfke, aynı kaygı, aynı telaş, aynı umutsuzluk, aynı koku, aynı güvensizlik, aynı üzüntü, aynı mahsun bakış gözlerde…
İnsan beyni=EQ
İnsan beyni 5 farklı Q’ya ayrılıyor. Bu konunun detaylarını bir sonraki yazımızda detaylı konuşuruz diye pas geçip bizim konumuz için önemli olan EQ yani duygusal zekamızdan konuşmak istiyorum kısaca. Duygusal zekamız bizim psikolojimizi oluşturan duygularımızın olduğu yanımızı oluşturur. Hayal kırıklığı yaşayan birinin duygusal zekası alt üst olur. Çünkü tüm duyguları yer değiştirmiştir ve yönetilmesi, kontrol altında tutulması zor bir hal alır. En ağır basan duygu durumu ise öfke ve üzüntüdür.
Kutu kutu pense
Sebebi ne olursa olsun, hayal kırıklığı yaşayan insanların ilk yaşadıkları durum pişmanlıktır. İlk hamleleri de kendilerini suçlamaktır. “Neden ben? Nasıl yani? Bu nasıl olur? Tanrım ben buna nasıl inandım? Bu nasıl benim başıma geldi? Ben nasıl buna izin verdim?” gibi sorular aktif olarak kişilerin kafasında el ele tutuşup kutu kutu pense oyunu oynamaya başlar. Öyle hızlı sarar ki beyni bu suçluluk duygusu, kişi kendisini yargılamaya başlar. İşte bu noktada tehlike çanları çalıyor demektir. Hayal kırıklığının insan psikolojisindeki etkisi gerçekten çok derin ve çok büyük. Ya sürekli ağlama ya da sessizlikle içine kapanma da diğer önemli sonuçları.
Parçadan bütüne odaklan
Hayal kırıklığı yaşatan insanlar genellikle acımasız, duygusuz, hadsiz olurlar. Kötü kalpli oldukları için yaptıkları davranışın karşılarındaki kişilerde oluşturduğu negatif yansımaları asla görmezler. Genellikle bencil ve narsist yapılıdırlar ve kendilerine göre hep haklıdırlar. Onlara göre karşılarındaki kişinin mutlaka eksikleri, kusurları vardır. Yaptıkları davranışların sonucunda sizin psikolojinizin ne durumda olduğunu asla umursamazlar. Çünkü onlar kendi hedefledikleri sonuca odaklanırlar yani parçaya bütüne değil. O nedenle bu kişilerden uzak durmak ve yaşanan hayal kırıklıkları sonucunda mutsuz olmamak ve yıpranmamak için kendimize değer verip karşımızdaki insanlara- kim olurlarsa olsunlar-fazla anlam yükleyip değer vermemeliyiz. En değerli yegane varlık biziz.
Evet güzel insanlar ben Melda Özen. Bu hafta sizinle hayal kırıklığı konusu hakkında sohbet etmek istedim. Peki sizde nasıl durumlar? Sizin bu konu hakkındaki yorumlarınız neler? Bana instagram üzerinden yazın lütfen (@officiallmeldaozen90). Haftaya görüşmek üzere. Sevgiler…
Melda Özen
İlginizi çekebilir: