Okurla buluşmak için raflardaki yerini alan taptaze kitaplar, edebiyat dünyasına yeni soluklar katıyor. Yazarların yepyeni anlatıları, kimi zaman tanıdık duyguları hatırlatıyor, kimi zaman da bambaşka dünyaların kapısını aralıyor. Edebiyat meraklıları için keşif dolu bir hafta daha başlıyor. Sayfaların arasında kaybolmak, yeni hikâyelere yelken açmak isteyenler için önerilerimiz burada. Gelin, bu haftanın öne çıkan üç müthiş kitabına birlikte göz atalım.
José Saramago / Lanzarote Defterleri 1
1992 yılında Portekiz hükümetinin İsa’ya Göre İncil’in Avrupa Edebiyat Ödülü kısa listesinden çıkarılmasını istemesi üzerine, José Saramago bunun bir “sansür” olduğunu söyleyerek Portekiz’den ayrılma kararı alır ve Lanzatore’ye (Kanarya Adaları) yerleşir. 1993 yılında Saramago’nun gönüllü sürgünü başlamıştır. Senenin başında dostları Saramago’ya “özel” bir defter verirler. Tek koşulları vardır: Lanzarote’deki günlerini yazması. Saramago defteri kabul eder ve “günler yürümeye başlar”.
15 Nisan-31 Aralık 1993 tarihlerini kapsayan Lanzarote Defterleri’nin bu ilk cildinde Saramago, hem Lanzarote’de geçen günlerini aktarıyor hem de çağının tanığı ve toplumsal sorumluluklarının bilincinde muhalif bir yazar/aydın olarak dünyada yaşananları değerlendiriyor.
Bir Sinematekten Ötekine – Sinemayı Sevmek / Jak Şalom
Onat Kutlar, Hüseyin Baş ve Şakir Eczacıbaşı’nın girişimleriyle 1965’te kurulan, Türkiye’de sinema “kültürünün” yer etmesinde önemli rol oynayan Türk Sinematek Derneği’nin, ilk üyesi Jak Şalom. Fransa Sinemateki’nin kurucusu, “hazinelerin koruyucu ejderi” Henri Langlois ile beraber Fransız Sinemateki’nde ve Dünya Sinema Müzesi’nin kuruluşunda görev almış sinema uzmanı Jak Şalom.
Film eleştirileri yazmış, gerçekleşen yeni hareketlerin, kurulan oluşumların içinde bulunmuş, hatta bir kısa film bile çekmiş sinemacı Jak Şalom. 50 yıl sonra, yarım kalan hikâyenin devamını getirmek üzere kolları sıvamış ve daha kurumsal bir yapıyı inşa etmiş sinematekçi Jak Şalom. İlk değerlendirmelerini 12 yaşındayken kenara not almaya başlayan, 1950’lerden bugüne “büyük beyazperde”ye tüm yönleriyle kendini adamış sinemasever Jak Şalom. Bir Sinematekten Ötekine – Sinemayı Sevmek Jak Şalom’un kaleminden ve dilinden, bir insanın, dönemin, kurumun, o kuruma hayat verenlerin, kendini sinemaya adamış insanların “belge”si.
Nihavent Tango / Füsun Elioğlu
Herkesin ailesinde vardır, Mehmet Halit Tüccarbaşıoğlu gibileri. Ya birilerinin dedesidir ya büyük dayısı ya da ailenin müsrif ve maceraperest bir bireyi. Saza gidecek kıyafet olmadığı için dükkân satan, sermayeyi gözü kapalı kediye yükleyenlerden… Nihavent Tango böyle bir “dede”nin romanı. İstanbul’dan Arjantin’e giden, sadece iyi değil, tam olarak istediği gibi yaşayan Mehmet Halit Tüccarbaşıoğlu’nun sergüzeşti.
“‘Neresi bu Arjantin denen yer?’ dedi Fatma Zehra Hanım.
‘Güney Amerika’da bir yerdir, hanımefendi.’
‘Fransa’dan da uzak mı?’
‘Çok ama çok uzaktır efendim; dünyanın öbür ucu.’
‘Ne işi varmış benim deli oğlanın orada?’”