Kitap okuduğunuzu biliyoruz ve bunun için her hafta sizlere yeni çıkan kitaplardan okuma önerileri hazırlıyoruz. Bu hafta da raflardaki yerini alan son kitaplardan siz okurlara bir seçki hazırladık…
Değirmenlerle Savaştım / Şenay Günay
“Kadının barış demek olduğunu hatta bilfiil barışı temsil ettiğini, kadının liderlik ettiği ülkelerin, daima barıştan yana bir safta yer aldığını, bunun bir nedeninin de kadınların dünyaya getirdiği canlı varlığı savaşlarda kaybetmeme dürtüsüyle yani annelik duygusuyla da hareket ederek, savaşa karşı olma görüşünü taşıdıklarına inanan üç çocuk annesi kimliğimle bu kitabı yazmaya çalıştım.
1950’ler sonrası hortlayan ve orduya sızmaya çalışan irticanın ve bu anlayışın biz kadınlara karşı bakış açısını ve bu mentalitelere rağmen verdiğimiz, sonrası tüm Harbiyeli genç kızlar olarak takındığımız tavırların anatomisini, daha sonra da bana ve aileme zarar verecek kadar ileriye vardırılan yapay senaryolar karşısında sürekli aklımı kullanarak, nasıl işin üstesinden gelmeye çalıştığıma dair verdiğim çarpan mücadeleyi gözler önüne sermeye çalıştım.”
Yastık Niyazı / İlhan Taşcı
Kel Enver, kumarbaz Ali, Hamal Necmi, gurbetçi Nevzat, sahtekâr Şigho ve onların otuz iki kısım tekmili birden uzak-yakın akrabalarından oluşan rengârenk insanlar… Konya’nın bir kazasından, namı diğer taşranın taşrasından Hollanda’ya uzanan bir coğrafya. Konya’dakinin gayesi kapağı ne yapıp edip Avrupa’ya atmak, oradakilerin tek hayaliyse bir gün kesin dönüş yapmak. Kimseye umut vermeyen okul günleri, cepteki son paraya kadar bırakılan kumar masaları, sözleşmeli evlilikler, düğünler ve ölümler…
İlhan Taşcı, “Yastık Niyazı” adlı öykü kitabında, gurbetle karışık memleket havalarına devam ediyor. Birbirini takip eden öykülerde sadece adı anılan isimlerin değil, bir dönemin ve bir yörenin de hikâyesini anlatıyor. Bu yalan dünyaya inanan, o yalanın peşinde koşanların serüvenlerini kaleme alıyor.
Kelebekler Kanat Çırpınca / Mustafa Önsel
Genelevde bir kadına işaret etti. Kadın oda numarasını söyledi. Belirtilen odaya çıkıp yatağın üstüne oturdu. Tedirgindi. Kadın odanın kapısında belirdi, “Niye soyunmadın sen?” diye sordu sertçe. Soruya, “Benim derdim başka, ordudan ayrılmak istiyorum. Benimle formaliteden evlenir misiniz?” diyerek, soruyla karşılık verdi. Ama öyle bir karşılık aldı ki…
Irak’a yapılan operasyon ilk günlerinde tıkanmış, çok sayıda şehit verilmişti. 15 günün sonunda nihayet Zap’ın derinliklerine ilerlemeye başlanmıştı. Tam o sırada, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı, Harekâtı yöneten Kolordu Komutanını aradı ve “ABD’lilerin, operasyonun durmasını istediklerini” söyledi. Kolordu Komutanı, “Amaçları belli. PKK’lıların bölgeden sıyrılmasını istiyorlar. Bu isteği yerine getirmeyeceğim komutanım!” diye karşılık verip telefonu öyle öfkeyle kapattı ki telefonun ahizesi kırılmıştı! Sonra öyle şeyler olacaktı ki…
Okurken, bazen çöpten ekmek toplayan çocuk, bazen bitlerin vücudunda dans ettiği öğrenci, bazen çok kritik bir ameliyat ile hastasına hayat veren cerrah; Bazen yeşil sahalarda hakem, bazen çatışmanın ortasında asker, bazen Irak’ın kuzeyindeki üs bölgesinde sabah karavanaya kaşık sallarken akşam Paris’te lüks bir lokantada yemek yiyen bir insan, bazen kumpasa uğrayıp cezaevinde çile dolduran subay olacak; Bazen hüngür hüngür ağlayacak, bazen öfkelenecek, bazen kahkahalarla gülecek, çoğu kez hayret edeceksiniz!