Duygusallıktan aciz dogmalara bürünen günümüz ilişki anlayışı, sadece romantizmle bağlantılı olmaksızın, biz farkında olmadan fiziksel ve mental kaosun içine sürüklüyor. Bu kaostan kurtulmada tek yol ise: Konfor alanımıza dahil ettiğimiz ya da alanın bütününü oluşturan bireylerden “zorlama iyi” gelmeye başladıkları takdirde uzaklaşılması olarak öngörülüyor.
“Gururlan. Sen dikkatsiz bir yaratıcının bir laboratuvardaki deneyinin bir ürünü değilsin. Anlayamadığın güçlerin esiri değilsin. Sen bir amaçla yaratıldın.” -Og Mandino
Amacını bul ya da hatırla ve rotanı o yöne çevir. Sana iyi gelmiyorsa ya da iyi gelmiyorsan vedalaş. İş yerinden yatağına, ailenden evcil hayvanına kadar yapacağın mini bir temizlikle rahatlamış hissetmeye başlayabilirsin. Unutulmamalıdır ki sevgi kadar sevgisizlik de çaba ister.
Gelelim en can alıcı soruya: Birey içinde bulunduğu ilişkinin toksik olduğunu nasıl anlar? Yanıt oldukça basit: İlişkinin altında yatan felsefenin yarardan ziyade zarara dönüştüğü, korkuları gün yüzüne çıkardığı anlaşıldığında. Evet, gün yüzüne çıkardığında. Temel olarak her ilişkinin altında korku dahil belirli negatif duygular yatar. İlişkilerde amaç bu duyguları pozitif anlamda geliştirmek ve dönüştürmek olmalıdır ki zarar en aza indirgenebilsin.
Son olarak; Berkun Oya’ya geçmişe dönük bir kulak verirsek: “Bir insanın hayatında kolaylaştırdığın şey, bazen o insanın hayatından çıkmaktır.” Sevgili beslenmeler!