Melda Özen
Herkese merhaba! Selam güzel insanlar! Ben geldim! Nasılsınız bakalım. Kendimizi nasıl hissediyoruz bugün…. Güne enerji dolu başladık mı? Bugün sizlere öyle şahane bir konu hazırladım ki; okuduktan sonra bana bol bol teşekkür edeceksiniz…. Ama önce geleneksel hale gelen karşılıklı girizgâhımızı başlatalım diyorum ne dersiniz. Ben hepimize çok iyi geldiğine inanıyorum bu girizgâhın. Ya siz? Yazı sonrasında değerli görüşlerinizi bekliyorum ama anlaşalım baştan. Artık söylememe gerek yok biliyorum ama beni instagramdan takip etmezseniz ayıp edersiniz:) Ben bildiğinize inanıyorum ama hadi şeytan dürttü yine hatırlatayım instagram hesabımı:) officiallmeldaozen90 instagram adından beni bulabilirsiniz canlarım, takiplerinizi bekliyorum:)Hadi artık bu kadar girizgâh yeter konumuza geçelim mi dediniz az önce? Ben böyle hafif uğultulu sesler duyar gibi oldum ama…. Tövbe tövbe garipten sesler de duymaya başladım sanırım. O zaman durum fazla ürkütücü bir hal almadan hadi başlayalım:)
Sevgili güzel insanlar, bugün sizlerle kitaplar ve bizlere olan etkileri üzerine konuşacağız. Şöyle ki; sizlere bazı kitap önerilerim olacak ve bu önerilerin sebeplerini konuşacağız. Bilenler bilir kitaplar benim ikinci dünyamı oluşturur. Kitap okumadığım, yazı yazmadığım bir saniyem olmaz. Benim en önemli besin kaynaklarımdan bir tanesidir kitaplar. Ruhumu müzikle zihnimi kitapla beslerim ben. İşte bu besin kaynaklarımdan olan kitaplar bugün sizleri beslesin istiyorum. Sizlerle en sevdiğim ve herkesin mutlaka okuması gereken kitapları paylaşacağım. Hadi gelin sizinle bir TOP 10 listesi yapalım canlarım. Başlıyoruz!……
1) Damarlarımızda Şimdinin Gücü
Çok fazla duymuşsunuzdur bu ismi ve tabi ki kitabı. Nereye baksak bir şimdinin gücü tutturmuş gidiyorlar değil mi? Aslında pek de öyle değil güzel insanlar. Normalde kişisel gelişim kitaplarını çok fazla okumayı tercih eden biri değilim. Neden derseniz! Piyasada çok fazla bu kapsamda kitap var ve artık bu konunun biraz amacından uzaklaştığı kanaatindeyim. Herkes kendince bir kişisel gelişim mentorluğu yapmaya başladı ve bir şey ne kadar “çok”-laşırsa o kadar amacından uzaklaşıyor diye düşünüyorum. Böyle düşünmemdeki en temel nedenlerden bir tanesi, evet herkes bir şeyleri biliyor olabilir ve bu dünyanın en kıymetli oluşumu ancak bir konu hakkında hayatî bir tavsiye verebilmek ve kişilerin yeni rotalar oluşturmasını sağlamak için o konunun uzmanı olmak gerektiği kanaatindeyim. Örneğin; ben bir iletişim uzmanıyım değil mi? İşte benim alanıma giren konular hakkında benim ve meslektaşlarımın sahip olduğu bir birikimi bir başkası bu uzmanlığa sahip olmadan bilemez ve bir başkasını yönlendiremez. İşte bu sebeple kişisel gelişim konusuna biraz mesafeli dururum. Aslolan her zaman bilimdir çünkü. İşte size tavsiye etmekte olduğum “ŞİMDİNİN GÜCÜ” kitabı başarılı yazar ECKHART TOLLE tarafından yumuşak ama net ifadelerle şimdi kavramının kişiler üzerindeki etkisi üzerine doneler oluşturuyor. Bu şahane eseri okumadıysanız mutlaka okumalı ve hatta hediye etmelisiniz. Benden söylemesi:)
2) Bakire Ölen Bir Anne
Psikanalizin kurucularından olan ve bu alanın babası kabul edilen çok önemli bir isimdir Sigmund Freud. Aynı zamanda uzman psikolog ve yazar kimliği ile de bilinir. Kızı Anna Freud’a yazmış olduğu mektubu sanırım bilmeyen yoktur ama bilmeyenler varsa mutlaka okumalı! Ama burada konumuz sevgili Anna Freud! Kendisi psikanalizin babası Sigmund Freud’un altı çocuğundan biri ve babasının izinden giderek psikoloji alanından ilerleyen tek çocuğu. Uzun yıllar psikolojik sorunlar yaşadıktan ve babası tarafından tedavi gördükten sonra psikanalizi daha da özümsemek üzerine yola çıkan Anna Freud, Çocuk Psikanalizinin kurucularındandır. Hayatının hiçbir evresinde evlenmeyi ve kendi çocuğunu dünyaya getirmeyi düşünmemiş bir kadındır. Bunun en önemli sebebi olarak da sahip olduğu “çocuklar benim dünyam ama ben kendi çocuğumun değil tüm çocukların annesi olmak istiyorum!” hayat görüşü gelmektedir. Bakire Ölen Bir Anne! Adlı eseri de kendi hayat yolculuğundan oluşan anlatımı içermektedir. Sahip olduğu vizyon beni çok etkiler. Eminim okuyunca bana hak vereceksiniz!
3) Paulo Coelho – Aldatmak
Karnaval ülkesi Brezilya’nın derinlerinden kendini çıkartmayı başarmış ve sahip olduğu muhteşem vizyonuyla kaleme aldığı birbirinden başarılı ve topluma, hayata, insana hatta insanın en derin, kör kalmaya zorladığı yaralarına, saklı bıraktığı kendi gerçeklerine, çaresizliğine, ümitlerine, aşklarına, imkânsızlıklarına, ulaşılamaz yanlarına, ruhunda açılan sessiz boşluklarına, kendi sesinden uzaklaşmak adına kapattığı kulaklarına,toplumsal baskıyla kendi kuralları arasında verdiği psikolojik savaşa ve daha nicelerine dokunan hikâyelere yer verdiği kitapları tüm dünyada neredeyse her dile çevrilen nadir yazarlardan biridir Paulo Coelho! Her kitabını sabırsızlıkla okumaya ve takip etmeye özen gösteririm. Anlatımı çok akıcı ve dokunaklı olduğu gibi, okuyucusuna hikâye karakterlerinin yerine kendisini koyabilme hakkı tanıması da en sevdiğim çekici noktalarından biridir. Tüm kitapları tek kelimeyle muhteşem ama benim için ilk sırada Aldatmak(Adultery) kitabı gelir. Bu başyapıtında yazar bir kadının tutkuları ve mecburiyetleri arasında kendisiyle verdiği psikolojik mücadeleyi konu alıyor. Benim gibi psikoloji okumaktan keyif alıyorsanız hemen koşun alın ve okuyun ama elbette sadece Paulo Coelho’nun kaleme almış olması da oldukça yeterli bir sebep diye düşünüyorum…:)
4) Sahip Olmak Ya Da Olmak
Benim için yeri ayrı olan yazarların başında gelir Erich Fromm ve şahane kitabı Sahip Olmak Ya Da Olmak! Bu kitabı ilk olarak ön lisans eğitimim sırasında okumuştum. Hatırlıyorum da sınavımız vardır ve bu kitaptan soru çıkacaktı. Gerçek hissimi söyleyeyim; kitabı ilk elime aldığım zaman ben bunu nasıl anlayacağım ki! Demiştim. Ama hiç de öyle olmadı. Sahip olmak ya da olmak derken yazar aslında insanlığın giderek çok daha her şeye egemen olmak istediği post-modern dünyada nasıl aç gözlü bir varlığa dönüştüğünü çok başarılı bir anlatımla ele alıyor. Sadece “her şeyden daha çok olmasını istiyorum, ben daha fazlasıyım, neden daha fazlasına sahip olmayayım ki?” algısıyla yol haritası oluşturduğunu görmekteyiz. Sanırım insanlığın sonunu da bu sahip olma hırsı getirecek. Üzücü mü? Evet! Ama insanlığa ve onun acımasızlığına dur diyen var mı? Hayır! Peki sonuç? Yok oluşumuzu zamanın sonsuzluğuna yayarak rahat rahat beklemek mi olmalı? Evet! Her canlı gibi hepimiz bir gün yok olacağız. Belki yaşadığımız gezegen getirecek sonumuzu belki soyumuz tükenecek yıllandıkça biz. Ama her halükârda unuttuğumuz bir şey yok mu sizce de? Garip bazı oluşumlar yok mu insanlığın sürüklendiği bu gidişatta? Hadi gelin cevapları bu harika kitabı okuyarak verelim ne dersiniz! 🙂
5) Diana
Gelmiş geçmiş en zarif Prenses olmadı mı Lady Diana! Şahsına münhasır duruşu, utangaç tavırları, asaleti, doğallığı, zarafeti, stili, gülümsemesi, halkın içinde halkın kendi olması, anneliği, bilgeliği, yardımseverliği, güzelliği, sporcu kimliği, ve daha neler neler. Onun hayatı filmlere, dizilere, kitaplara o kadar çok konu oldu ki! Artık hangisi gerçek Lady Di? Hangisi onu yansıtıyor? Bu anlatım doğru mu? Diye sorar olduk kendi kendimize. Gelin kalplerin kraliçesini, onun gerçeklerini, yaşadıklarını, birebir onun ağzından okuyalım. Nasıl yani? Yaşadığı ve prenses olarak faaliyet gösterdiği dönemlerde saraya herkesten gizli olarak giren ve Lady Diana ile röportaj yapabilme umudu taşıyan ama çok fazla riskli oluşum yüzünden başka bir yol bulmak zorunda kalarak bunu gerçekleştirmeyi başaran bir gazeteci yazar Andrew Morton. Yayımlandığı dönemde çok ses getiren ve basımı saray tarafından yasaklanan kitap bugün dünyanın her yerinde en çok satanlar olma istikrarını halâ koruyor. Lady Di’nin,“evet artık içimi dökmek istiyorum. İnsanlar benim şımarık bir külkedisi olduğumu düşünmemeli. Ben gerçekten acı ekiyorum. Ruhum bir hapishanenin içinde can çekişiyor. Eğer evlatlarım olmasaydı çoktan canıma kıymış olurdum herhalde ki bunu denemişliğim çok oldu. Ama bu dahi Charles’ın beni sevmesi için bir neden olmadı. O hep onu istedi. Ben ise bu evlilikte hep yalnız başıma mücadele verdim. Ben tek başıma bizi sevdim. Evet artık zamanı geldi. Sonucu ne olursa olsun bunu yapacağım ve herkese acı çeken, ağlayan, kocasından sevgi dilenen, gitgide kurallı bir robota dönüştürülmek istenen bir kadın olduğumu göstereceğim. Ben Diana!”sözleriyle kendini anlattığı kitabı lütfen okuyun bana hak vereceksiniz.
6) Küçük Prens
“Şu büyükler çok ama çok tuhaf insanlar!” sözleriyle hafızalarımızda yer edinen, aslında yetişkinler için yazılmış olağanüstü bir kitaptır Küçük Prens!Antoıne De Saint-Exupêry tarafından yetişkinler için yazılmış olan bir çocukları anlama rehberi aslında. Her yaştan kişinin okuyabileceği, çocukluğuna özlem duyan, içinde bir yerlerde eksik kalan yanlarına dem vuran harika ötesi bir kitap Küçük Prens. Yayımladığı günden itibaren neredeyse her dile çevrilen bu harika eseri eğer okumadıysanız zaten okumalısınız ama okuduysanız da okumalısınız. İnsan her yaşında farklı bir perspektifle farklı olgunluklar kazanan bir canlı. Her okuduğumuzda özgün çok sayıda düşüncenin ve duygunun eş zamanlı zihnimizde dans etmesi fazlasıyla mümkün. Ben bunu çok yaparım mesela. Küçük Prens dünyasını güzelliklere ve güzel fikirlere odaklayarak ilerleyen bir çocuğun büyüklerle kurduğu müthiş keyifli diyalektiklere ev sahipliği yapıyor. Biliyor musunuz? Bana göre içindeki çocuğu kaybeden tüm büyükler gerçekten de çok tuhaf:)
7) Her Güne Bir NİETZSCHE
Allan Percy ile 99 gün boyunca NİETZSCHE’nin sözlerinden oluşan kendinizi mutlu etme yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz? Bu kitabı ilk okuduğumda o kadar değişik duygular hissetmiştim ki! İnsan meğer kendisini hiç tanımayan demeyeyim ama fazlasıyla eksik tanıyan bir canlıymış. En azından ben okuduğumda bu kanıya vardım. Bakalım sizler neler düşüneceksiniz bu insanın kendisini tanımak için çıktığı yolculukta. Ya da şöyle bir soru sorayım “KENDİNİZİ NE KADAR TANIMIYORSUNUZ?” Kitabı okuyun üzerine konuşalım olur mu güzel insanlar:)
8) Mindfulness
Bir felsefeden bahsettiler, ben de bu nedir? Diye sordum kendi kendime. Ardından araştırdım bunun ne olabileceğini! İlk önce klasik mutlu etmeye çalışma felsefesini konu alan bir kişisel gelişim kitabı daha mı çıktı piyasaya yahu? Diye serzenişte bulunurken aslında bu kitabın öyle bir kitap olmadığını keşfettim. Elbette okuduktan sonra. Oxford Üniversitesi Psikoloji Profesörü Mark Williams ve ödüllü gazeteci kimliğine deneyimli meditasyon eğitmenliğini eklemiş Danny Penman tarafından kaleme alınmış olan bu harika kitap insanın zihnini eğitme yolculuğunu konu alıyor. Şöyle ki; insan zihni neye odaklanırsa o fikirle yol alır ve yol boyunca onu görür ve yaşar. Eğer engellere odaklanırsanız engelleri eğer başarıya odaklanırsanız başarıyı yaşarsınız. Normal şartlar altında insan zihni olumsuzu algılayabilme yeteneğine sahip değildir. Ama olumsuza odaklanabilme yeteneğine fazlasıyla sahiptir. Bu nedenle zihni, hayatın zorluklarına karşı dahi hep olumluya odaklanabilecek şekilde ve büyük resmin içinde kendi yansımasını olumlu şeyleri yaşayan biri olarak görmeye yönelecek biçimde eğitmek gerekli. Mindfulness bunu öğreten bir psikolojik felsefe. Bu kitabı okuduğunuzda 8 adımda bunu başarabilecek gücü zihninize aşılayabileceksiniz canlarım…
9) Hayvan Çiftliği
Hadi klasik bir soruyla başlayalım! Kendinizi ya da kendi türünüzü sever misiniz? Peki kendinizden olmayanları kucaklayabilir misiniz? Kabul ediyorum kafa karıştıran zor bir soru oldu bu! Biraz garip bir yerden ulaşmaya çalıştım sizlere. Mesela kendinizi ne kadar seviyorsunuz? İlla ki herkes kendisini sever ama bu sevginin boyutu bence çok önem arzeden kritik bir nokta. Kendimizi normal ölçülerde sevmenin ne bize ne de başkalarına zararı var! Ama eğer bu sevgi amacından biraz uzaklaşmaya başladıysa ve ufak ufak zararlara yol açmaya çalışıyorsa bence orada küçük küçük sorunlar var diye düşünüyorum. Misal, siz kendinizi kendinizden olmayanlara zarar verebilecek kadar çok mu seviyorsunuz? Yok ya bu yanlış bir soru oldu! Misal siz kendinizden başka canlılara zarar verebilecek kadar nefret ediyor musunuz? Benim dünyamda bir başkasına zarar verme içgüdüsü ve psikolojisiyle beslenen canlı tanımı yaşamıyor çünkü. işte tüm bunları muhteşem nir mizansenle kurgulayarak insanoğlunun zalim ve acımasız tarafını nasıl sergilediğini ve kendi elleriyle nasıl bir canavar ordusu yarattığı olağanüstü bir kurguyla anlatıyor George Orwell Hayvan Çiftliği adlı eserinde… Her kitabı harika olan bu muhteşem yazarı ve onun tüm kitaplarını mutlaka okumalısınız…;)
10) İçimizdeki Yabancı
Hayır gözleriniz gayet doğru okuyor canlarım! Evet psikoloji meraklılarını buraya bekliyorum! Günün son kitabıyla karşınızdayım çünkü. Evet insan kendisine yabancı olan bir canlıdır. Nasıl mı? İnsanların genel olarak özellikle sosyal hayatlarında gösterdikleri, yansıttıkları kişilikleriyle kendi iç dünyalarına kapandıklarında ortaya çıkardıkları kişilikleri arasında fark vardır da ondan. Sosyal hayatın içinde, bezen yalnız kalmamak bazen beğeni kazanmak bazen takdir edilmek bazen de değer ve saygı görmek isteme ihtiyaçları sebebiyle kendilerini farklı yansıtmaya meğilli ve maalesef bu şekilde davranan çok sayıda insan var. Bir şeyi ne kadar çok tekrar ederseniz bir süre sonra o sizin alışkanlığınız halini alıyor. Bu iyi anlamda da olabilir kötü anlamda da. Misal; spor yapmak sağlıktır değil mi? Siz erken uyanıp güne sporla başlamayı birkaç sefer tekrar ederseniz zamanla bu sizin yaşam biçiminiz haline dönüşecek ve sizi olumlu noktada etkileyecektir. Başka bir örnek, siz kafanızda sürekli olumsuz içerikler barındırır ve kendinizi huzursuz ederseniz, sürekli tekrar ettiğiniz bu davranış sizi tüketen bir davranışa dönüşecektir. İşte başarılı yazar Arno Gruen tarafından kaleme alınan İçimizdeki Yabancı adlı kitap tam olarak da kendimizde tanımadığımız yanlarımıza dem vuruyor. Kendimize yabancı olduğumuz yönleri tanınan isimlerin hayat öykülerinden oluşan oldukça gerçekçi bir anlatımla bizlerle buluşturuyor. Bence mutlaka okumalısınız. Misal ben bu kitabı okuduğumda dünya siyasal tarihinde fazla sevilmeyen Adolf Hitler’in herkese lanse ettiği asık ve gülmeyen yüzünün, sert ve acımasız yanlarının aslında ne kadar üzücü bir geçmişin izlerinden oluştuğunu öğrendim tüm detaylarıyla. Bence hepimiz çok kıymetliyiz ve anlaşılmayı hak ediyoruz ne dersiniz. O zaman bu kitabı hemen alıyor ve okuyoruz güzel insanlar!
Ben Melda Özen. Sizlerle bugün okumaktan çok keyif aldığım kitapları ve sebeplerini konuşmak istedim. Elbette bunlarla sınırlı değil önerilerim daha çok fazla var:) Devamı gelecek sakin olun:) Bu kitapları okuyun üzerine konuşalım olur mu canlarım. Kendinize çok iyi bakın. Sizleri seviyorum…