Ekranda gördüğümüz en gerçek “esas kız”lardan biri Deniz Baysal. “Fazilet Hanım ve Kızları”, “Söz”, “Kaçak Gelinler”, “Beyaz Yalan” dizilerinde başrolde olan oyuncu evin aklı başında, iyi ve doğru kızı imajını her zaman çok güzel canlandırdı. 28 yaşındaki Deniz gerçek hayatta çok daha doğru bir insan çünkü. Başarılı oyuncu Kolpa grubunun solisti Barış Yurtçu ile dünya evine girerken biz onun evlilik hazırlıklarını, kariyer planlarını ve Garage Hair Repair ile gerçekleştirdiği yeni işbirliğini konuştuk. Hem de Deniz’i daha önce hiç görmediğiniz bir şekilde.
Düğün hazırlıkları nasıl geçti? Gelinlik ve düğün elbisesi olarak neler tercih ettin? Hazırlıklar ne kadar sürdü?
Çok keyifli geçti ama insan gereksiz yere o kadar strese giriyor ki o keyfini, tadını çoğu zaman çıkaramıyor. Neyse ki başta Barış olmak üzere hep beni rahatlatan, sakinleştiren insanlarla beraberdim. Gelinliklerimi Zeliha Kaçar yaptı. Onun için de koca bir “iyi ki” diyorum. Ne istediğimi, bana neyin yakışacağını beni görür görmez anladı. Düğünümüz Çeşme Momo Beach’teydi. Hazırlıklıklar üç ay sürdü diyebilirim. Ama “Davet Var” organizasyon şirketi, yükün çoğunu üzerimizden aldı gerçekten.
İnsan hiç aklında evlenmek olmasa bile kendi düğününü düşünür. Sen hiç düşünmüş müydün? Hayal ettiğin ile arasında farklar var mı?
Açıkça söylemek gerekirse büyük fark yok. Çünkü ben hiçbir zaman şaşaalı bir düğün hayal etmedim. Nereden nereye durumu olmadı benim için.
İki buçuk senenin sonunda ilişkinizi evlilik boyutuna taşıdınız. Sizin için neler değişmiş olacak?
Bir değişim olacağını düşünmüyorum çünkü zaten biz ilişkimiz süresince aynı evin içerisindeydik. Değişim de istemiyorum, ilişkimiz olduğu haliyle çok güzel.
Evlilik kararı, pek çok insanın düşündüğü gibi zor bir karar mı?
Tabii ki zor bir karar. İyi düşünülmesi gereken, sırf bir hayali gerçekleştirmek için verilmemesi gerekiyor.
Sence bir ilişkiyi düzenli hale getiren, devam ettiren nedir?
Birlikte, birbirine saygı göstererek, her iki tarafın da özgür birer birey olduğunu bilerek yaşamak.
Evlilik, hayatında nasıl bir döneme geçiş yapmanı sağladı sence?
Daha sorumlu ve dingin bir döneme geçmemi sağladı diyebilirim.
Önümüzdeki sezon için projelerin neler?
Bu yaz içime çok sinen bir sinema filminde yer aldım. İsmi “Yedinci Koğuştaki Mucize”. 11 Ekim’de vizyona girecek. Onun dışında gelen televizyon projelerini değerlendirme aşamasındayım.
Bize biraz filmdeki karakterini anlatabilir misin?
Mine, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Babası çalışmasını değil, evlenip bir yuva kurmasını istiyor, tıpkı ablası gibi. Fakat Mine her ne kadar babasını çok sevse de kendi yolunu çizip öğretmenlik yapıyor. Memo’nun kızı Ova da onun sınıfında. Başlarına gelenlerden sonra tüm kalbiyle Ova’nın yanında durup ona destek oluyor.
Başka bir kadını oynamak senin için nasıl bir deneyim?
Benim mesleğimi bu kadar çok sevmemin bir nedeni de bu. Bu kadar birbirinden farklı kadınları oynamak. Belki normalde hiç haz etmediğin karakterlere bürünüyorsun ve her karakterde daha anlayışlı oluyorsun başkalarına karşı. Çok eğlenceli.
Şimdiye kadar oynadığın karakterler arasında en çok sevdiğin var mı?
Yok. Çünkü hepsi ayrı ayrı değerli zaten.
Hem komedi hem de dramada oynadın. İkisinin de sence en cezbedici yanı neydi?
İkisinin de cezbedici yanları var. Kaliteli bir komedide oynamak özellikle çok keyifli.
Sinema mı yoksa televizyon dizileri mi sence bir karakteri en iyi şekilde anlatmak için uygun?
Eğer senaryo sağlamsa, yönetmen oyuncudan duyguyu nasıl alması gerektiğini biliyorsa, oyuncu da kendini verdiyse hem beyaz perdede hem dizide çok güzel bir şekilde anlatılabilir.
10 yıl boyunca İzmir’de çocuk tiyatrolarında oynadın. Henüz küçük bir çocukken tiyatroda oynama kararını nasıl aldın?
Aktif bir çocuktum. Folklore de katıldım, basketbol da oynadım. Ama en sevdiğim ve kendimi bulduğum tiyatroydu. Başladıktan sonra bırakamadım. Sahnenin tozunu yuttum bir kere…
Tiyatroya dönmeyi düşünüyor musun?
Evet çok istiyorum çünkü onun hazzı bambaşka.
İstanbul mu İzmir mi? İkisinin de en sevdiğin ve sevmediğin yönleri neler?
İstanbul’a geldiğinizde girdaba girmiş gibi oluyorsunuz. Bir yandan sizi yoran, bir yandan da sizi çeken bir enerjisi var. İzmir daha sakin, insanları da öyle. Daha rahatızdır. Ben İstanbul’a ilk geldiğimde metroda herkes koşuşturuyordu. “Ne bu telaş niye herkes acele ediyor” diyordum, ama bi süre sonra baktım ki bir yere yetişmem gerekmiyorsa bile ben de koşuşturmaya başlamışım.
Herkes artık İzmir’den İstanbul’a gelinmeyeceğini söylüyor. Peki sen ne hissediyorsun? Neden İstanbul’a taşındın?
Ben mesleğim için İstanbul’a taşındım. Yoksa hiç aklımda yoktu. İzmir’de kalırdım.
Bu sezon gardırobunun vazgeçilmez parçası ne olacak?
Dr. Martens botlarım.
Ömrün boyunca tek bir şey giyecek olsan bu ne olurdu?
Her kombine uyum sağlayan beyaz tişört olurdu.
Asla giymem dediğin şey ne?
Asla “asla” demem, ama file çorap tercih etmem.
Güzellik bakım ritüellerin neler?
Ayda bir cilt bakımına gidiyorum. Onun dışında evde kendime Aloe Vera maskesi yapıyorum. Garage Organics markasında %99 saflıkta, organik üretim Pure Aloe isminde bir jel var. Son günlerde onu kullanmaya başladım. Saçlarım için de Garage Organics ve Garage Hair Repair ürünlerinden kullanıyorum, gerçekten onarıcı etkilerini hemen fark etmeye başladım.
Ahmet Çoban ile işbirliğiniz nasıl gidiyor?
Ahmet Çoban hem kendi mesleğinde çok başarılı ve donanımlı bir insan hem de içinde olduğu projelere heyecanla yaklaşan, enerjisini yansıtabilen biri. Ben de her zaman insanlara ve konulara pozitif yaklaşmaktan yanayım, yani elektriğimiz tuttu. Bu anlamda güzel bir işbirliğine imza attığımıza inanıyorum.
Nasıl bir araya geldiniz?
Saçlarımı iç rahatlığı ile emanet edebileceğim bir kuaför arayışındayken çevremden Ahmet Çoban ve yenilikçi uygulamaları konusunda tavsiyeler almıştım. İşi konusunda sosyal medyayı da başarıyla kullanan bir isim Ahmet Çoban, oradan da çalışmalarına aşinaydım. Önce ürünlerinden kullanmaya başladım, sonra Garage Hair Repair Studio’yu ziyaret ettim. Ürünleri için yarattığı doğallık vizyonu çok hoşuma gidiyor çünkü ben de kullandığım ürünlerin doğal ve sağlıklı içeriklere sahip olmasına önem veririm. Ayrıca kuaför salonundaki saç uygulamalarında da aynı naturelliği sürdürüyor. Ürünlerini kullandıkça işbirliği yaparak daha çok kişiye tanıtma konusunda aklımızda fikirler canlandı. Benim favorim olan Leave-in Treatment ürünü için “Deniz Baysal x Garage Hair Repair” isimli bir projeyeye imza attık.
Garage Hair Repair’ın Leave-in Treatment No.2 ürününü bize anlatabilir misin?
Leave-in Treatment No.2, saçlarının güzelliğine önem veren ama hayatın yoğun temposu içinde çok da zamanı olmayan pratik kadınlar için harika bir ürün. Markanın serilerinin içinde ayrıca bir saç kremi yok. Bunun nedenini Ahmet Çoban’a sormuştum. O da “Saç kremi banyo sırasında saçta çok kısa bir süre kalıyor, bu kadar zamanda maksimum etkiyi almak mümkün değil. Saç kremi ayrıca pratik de değil” demişti. Ahmet Çoban da saç kremi yerine banyo sonrası kullanılabilecek sprey formattaki bu yumuşatıcı ürünü tasarlamış. Bu ürün sadece saçları yumuşatmak için değil aynı zamanda ısı ile yapılan işlemlerden de saçları çok iyi koruyor. Saçlarınızın kırılmasını önlüyor. Durulamaya ihtiyaç yok. Banyo sonrasında sıkıp anında saçınızı şekillendirebilirsiniz. Garage Hair Repair Leave-in Treatment No.2 güzellik sırlarımdan biri artık!
Bu kış neler yapacaksın?
Balayı tatilinden sonra yeni sezon için içime sinen bir proje olduğunda yine setlerde olacağımı düşünüyorum.
Röportaj ALL Eylül 2019 sayısında yayınlanıştır.
Fotoğraf: FIRAT KOÇAK
Moda editörü: CEREN ÇETİNOĞLU
Saç: