Herkese merhaba! Selam güzel insanlar! Ben geldim! Melduş yine karşınızda! Nasılsınız? Nasıl başladınız haftaya nasıl tamamlıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz? Nelerle meşgul oluyorsunuz? Kendinize nasıl bir yol haritası çiziyorsunuz? Her yeni güne hangi yeni planlarla başlıyorsunuz? Bir sonraki günü şimdiki gününüze nasıl bağlıyorsunuz? …. Blah blah blah…. Evet bu seri böyle yürür gider bizimle. Asıl soru bunlara verdiğimiz cevapların neler olduğu…Gelelim bugüne! Bugünkü konumuz benim için çok kıymetli bir konu! “HİÇLİK”… Beraberinde gelen, bazen öncesinde yaşanan “DEĞERSİZLİK HİSSİ” ile oluşan. Peki nedir bu hiçlik duygusu ve değersizlik hissi. Hadi gelin birlikte konuşalım…
Hiçlik!
Çoğu zaman, hayatımızın bazı dönemlerinde kendimizi kötü ve sanki bir -hiç”mişiz”- gibi hissettiğimiz olmuştur. Bazen sadece olaylar, bazen sadece kişiler, bazen sadece kendi kendimize girdiğimiz psikolojik durumlardan kaynaklı olarak uzaklaşırız kendimizden. Kabuğumuza çekilmek isteriz. Aynada kendimize bakmak dahi yük gelir. Çünkü güçlü bir his var zihnimizde konuşan “sen bir hiçsin!”…
Değersizlik!
Peki! Zihnimizde bizimle konuşan bu değersizlik hissi, bize sürekli bir hiç olduğumuzu hissettiren duygu… Neden ve nasıl oluşur? Ciddi anlamda insan psikolojisine zarar veren ve kişinin içsel iletişimini bastıran, kendisiyle konuşmasına engel olan, kafasının içine yerleşerek örümcek ağları oluşturan bu his, aslında yine bizden kaynaklı oluşur. Etrafımızda her zaman bizi aşağıya çekmeye çalışan hatta çoğu zaman aşağıya çeken çok fazla insan, olay, durum, v.b. oluyor ve olacak. Ancak bu durumlar bizi ne kadar ve ne ölçüde etkiliyor. Asıl soru bu!
Neden Ben?
İşte bu soruyu kendimize sorduğumuz an, değersizlik hissinin kanımıza yavaşça işleyip vücudumuzu hiçlik sendromunun sarmasına izin vermiş oluyoruz. Olaylardan etkilenme ve olayları karşılama biçimimiz bizim değerimizi belirleyen tek etken. Çünkü her iki durumda da kendimizi aşağıya çekiyoruz. Örneğin, birisi geldi ve; “Bu senin suçun! Eğer sen bu şekilde davranmasaydın sonuç bu hale gelmeyecekti!”. Ya da “Sen neden her şeye olumlu yaklaşıyorsun? Hayır yani insanın bir duruşu olur!” gibi birbirinden farklı ama anlamı tamamen sizi aşağılamak ve değersizleştirmek olan bu iki söylemi sizinle paylaştı. Doğal olarak kendinizi kötü hissettiniz. Hemen yaptığınız davranıştan veya söylediğiniz sözden şüpheye düştünüz. Kendinizi sorgulamaya başladınız ve TEBRİKLER! KARŞINIZDAKİ KİŞİLER KAZANDI! SİZE KENDİNİZİ BİR HİÇ OLARAK HİSSETTİRDİ!
Değersizliği Değersizleştirmeyi Öğren!
Bu örnekler her gün karşılaşabileceğimiz kadar sıradan ve basit fakat üstesinden gelinmesi, etkisinden çıkılması oldukça zor örneklerdir. Bununla mücadele edebilmek için gerçek anlamda duygusal zekânızın farkında olmanız, onu yönetebiliyor olmanız ve ve ve duygularınız ile aklınızın ortak çalışan bölümünü taşlaştırmanız gerekiyor. Bir savunma mekanizması yaratmalı bir nevi duygularınızı koruma altına almak için zihninize çelik zırh giydirmeniz gerekmektedir. Bunu başardığınızda değersizlik hissini siz değersizleştirmiş ve onun sizi üzmesine izin vermemiş oluyorsunuz, unutmayın…
Evet güzel insanlar ben Melda Özen. Bugün hiçlik sendromu ve değersizlik üzerine konuştuk. Her şeyin anahtarı kendinizi sevmenizden, saymanızdan ve kendinizin farkına varmanızdan geçiyor. Çok sevildiğinizi unutmayın. Yeni konuyla görüşmek üzere. 😊 (instagram : @officiallmeldaozen90 )
Melda Özen
İlginizi çekebilir: