Damla Colbay henüz genç yaşına rağmen kısa sürede başarılı işlere imza atmayı başardı. Hekimoğlu dizisindeki Zeynep karakterini canlandıran Damla’yı yakından tanıdıkça onun rolüne yansıttığı sıcak tavırların ne kadar gerçekçi olduğunu da anlamış oluyoruz. Enerji ve şifa çalışmalarıyla ilgilenen Colbay’ın hiç bilmediğimiz bir yönünü keşfediyor ve yakın zamanda gelecek olan kitabı hakkında ufak bir bilgi alıyoruz.
Oyunculuk yapmaya ne zaman karar verdin?
Lise son sınıfta okulun kurduğu tiyatro topluluğuna katıldım. Tam da üniversite sınavlarına hazırlandığım dönemdi. Sahnede çok eğlendiğimi ve keyif aldığımı fark edince, “Neden üniversitede oyunculuk okumayayım ki?” diye düşündüm ve birkaç hafta içinde yetenek sınavlarına hazırlanmaya başladım.
Son beş yıl içinde kariyerinde bu kadar ilerlemeyi planlıyor muydun? Bundan bir sonraki adım ne olacak?
Aslında yaşadığım her şeyin hayalini önceden kurmuştum. Şimdi hepsini sırayla yaşıyorum. Eğer her şey hayalimdeki gibi gitmeye devam ederse bir sonraki adım olarak yurt dışına açılma hedefim var.
2015’ten bu yana birçok dizide başarılı işlere imza attın. Seni sinemada ne zaman göreceğiz?
Bu zamana kadar pek çok sinema filmi senaryosu okudum. Ama beyazperde benim için çok büyülü. Bu nedenle yaptığım ilk filmin benim özelimde çok sihirli olmasını arzu ediyorum. Bu yüzden de ne zaman içime tam anlamıyla sinen bir senaryo olursa o zaman o perdenin içine gireceğim. Yani bu hemen de olabilir veya biraz daha vakti de olabilir. Ben de bilmiyorum.
Dünya dizi tarihinin fenomen işlerinden birinin uyarlamasında oynuyorsun. Daha önce The OC, Desperate Housewives gibi dizilerin uyarlamalarını da izledik. Öncelikle uyarlamaları nasıl değerlendiriyorsun? Hekimoğlu’na yaklaşımın nasıldı bu açıdan?
Öncelikle daha önce yapılmış uyarlamaları zevkle takip eden bir izleyici olarak çoğu yapımı çok başarılı buldum. Ana yapı bozulmadan, doğru bir matematikle uyarlandığı zaman bu tür yapımlarda başarının kaçınılmaz olacağını düşünüyorum. ‘Hekimoğlu’ da bu türün başarılı örneklerinden biri bence ve bu projenin içinde olduğum için kendimi çok mutlu ve şanslı hissediyorum.
Tıp dizileri ülkemizde seviliyor. Evet gündelik sohbette sağlık en çok konuştuğumuz konu belki o yüzdendir ama Hekimoğlu’nun başarısını neye bağlıyorsun?
Aslında bir önceki soruda da dediğim gibi “matematik” dediğimiz kavram bu noktada çok önemli. “Nedir bu matematik?” diyebilirsiniz çünkü dilimize fena yerleşti bu sektörde. Uyarlamada bence orijinaline sadık kalmak kadar uyarlandığı ülkenin kültürel kodlarını da işin içine dahil etmek çok önemli. Ne bizimle birebir aynı olmalı bence ne de bizden tamamen uzak, steril bir yapıda olmalı. İkisinin ortasının uyarlamalarda önemli olduğunu düşünüyorum. Hekimoğlu da bunu bence daha ilk bölümden başardı. Bir kere hepimiz karakterlerimize gerçekten çok inandık, çok çalıştık. Emekle ve büyük bir istekle çalışan bir ekibiz… Timuçin Esen ve Okan Yalabık, orijinalindekini neredeyse aratmayan harika bir ikili oldular. Ebru Özkan da karakteri ve oyunculuğuyla harika bir renk. Hepimizin karakterlerinin derinlerinde bir hikaye var. Ve bölümler geçtikçe bu hikayeler biraz daha açılıyor. Prodüksiyon olarak da içinde bulunmaktan dolayı mutlu olduğum bir proje… Müziklerimiz ve kullandığımız mekanların da doğru faktörler olduğunu düşünüyorum. Hepsini birleştirdiğinizde de başarılı bir iş çıktı. Bununla birlikte evet, galiba hava durumuyla birlikte en çok sağlık konuştuğumuz için doktor işleri ülkemizde ayrı seviliyor.
Sinema mı, tiyatro mu?
İkisi de çok farklı ve kendi içlerinde çok değerli. O yüzden seçim yapmam gerçekten mümkün değil benim için.
Oyunculuk dışında neler yapıyorsun?
Enerji ve şifa çalışmalarıyla ilgileniyorum. Zihnimi ve ruhumu beslemek için sevdiğim yazarların ve şairlerin kitaplarını okuyorum. Kedim Pişi’yle ve yakın birkaç arkadaşımla vakit geçiriyorum. Son zamanlarda yıllardır istediğim bir hayalimi de gerçekleştirdim ve ilk kitabımı yazdım. Onunla ilgili son çalışmaları yapıyorum. Sakin ve huzurlu bir hayatım var. Günlerim keyifli geçiyor.
Bu zamana kadar oynadığın dizilerde seni en çok etkileyen ve dokunan karakter hangisiydi? Ve o karakterlerden öğrendiğin bir şey oldu mu?
Çok gariptir oynadığım her karakter, o an hayatımda ne yaşıyorsam bazı yönlerden çok benzer şeylerle birleşiyor. Her oynadığım karakterden Damla olarak sorduğum bir sorunun cevabını alıyorum diyebilirim. Ve o karakterle ne zaman vedalaşsam onun bana öğreteceği hayat dersini de öğrenerek vedalaşmış oluyorum. Bu açıdan benim için hepsi çok kıymetli.
Bir düzene oturttuğun beslenme alışkanlıkların var mıdır?
Çocukluğumdan beri mutlaka uyanır uyanmaz kahvaltımı yapıyorum. Kahvaltı benim için çok önemli. Genellikle ambalajlı ürünleri yememeye çalışıyorum. Sete de yemeğimi kendim hazırlayıp küçük kaplarda götürüyorum. En keyif aldığım şey sıcak süt içmek. Bir de günde mutlaka üç litreye yakın su içiyorum.
Son zamanlarda sporu fit olmak için yapanlar bir de sağlıklı yaşam için yapanlar var sen hangi taraftasın?
Spor çocukluğumdan beri hep hayatımın içinde diyebilirim. Çocukluğum ve gençlik yıllarımda lisanslı sporcuydum. Liseye geçtiğimde bıraktım. Ama fırsat buldukça koşuyorum. Koşmak zihnimi sakinleştiriyor ve en iyi fikirler aklıma genelde koşarken geliyor.
Peki sence saatlerce spor salonunda tıkılmak mı yoksa açık hava da koşmak mı?
Kesinlikle koşmak! Spor salonuna yazılmayı ya da özel eğitmenlerle çalışmayı da defalarca denedim ama bana göre değil sanırım. Hava güzelse koşuyorum, değilse de evde eliptik bisiklet yapıyorum. Bir saatlik bir antrenmanın ardından bedenimi çok zinde hissediyorum.
Son zamanlarda insanlar daha lokal ve küçük gruplar halinde olmayı seviyor. Sen ne düşünüyorsun?
Bence harika! Herkesin beklentisine göre eğlence anlayışı ve alışkanlıkları da değişiyor. Benim beklentilerime de aynen böyle küçük gruplarla sakin aktiviteler yetiyor.
Yemekli ve ardından müziğin hafif artacağı bir eğlence mi yoksa müziğin yüksek olduğu bir eğlence alanını mı tercih edersin?
Ben çok evci biriyimdir. Dışarı çıktığımda da genellikle hem eğlenip hem de aynı zamanda arkadaşlarımla sohbet etmeyi istiyorum. O yüzden yemekli ve müziğin hafifçe artacağı bir ortamda bulunmayı tercih ederim.
İstanbul’un trafiği ve yoğunluğunda İzmir’i özlediğin zamanlar oluyor mu? Yoksa lokal bir İstanbulluyum artık diyebilir misin?
Doğma büyüme İzmirli olmama rağmen buraya o kadar alıştım ki ben artık İstanbulluyum sanırım. İzmir’e ne zaman gitsem ilk günden son güne kadar içimde İstanbul’a dönme isteği oluyor. İzmir ne olursa olsun bana kucak açan ailem, İstanbul da içinde her zaman huzurla yaşadığım evim.
Fotoğraf: Pelin Kaçar
Stil Editörü: Melisa Cömert
Saç: Remzi Ateş
Makyaj: Özge Taş Özmen / Klan