Kavak Yelleri ile onu tanıdığımızda kariyer basamaklarını adım adım çıkmaya çalışan genç bir oyuncu vardı karşımızda. Zamanla hem yaşının hem de oyunculuğunun büyümesine şahit olduk. Oyunculuğu, sunuculuğu, televizyon programları, tiyatro oyunları ile Pelin Karahan ülkemizin bir değeri olarak hayatımızdaki yerini sağlamlaştırdı. Şimdi deneyimleri, tecrübeleri, ailesi, farkındalıkları ile kendini en güçlü hissettiği döneminde. Hayatının bu aşamasında yeni Pelin’i, yeni projelerini konuştuk.
Yıl 2007-yıl 2022. Yaş 23-yaş 38. Kavak Yelleri- Kıbrıs. İlk dönem son dönem. Yaşadıklarını, gelişimini, hayatını düşündüğünde; senin için tırnak içinde ‘ünlü’ olarak geçirdiğin hayatına bakınca; kendini, bu yılları nasıl dile döker, nasıl anlatırsın?
Arada bir de annelik var; o da işin boyutunu değiştiriyor. Hiçbir şey bilmiyorken, okuldan yeni mezun olmuş, toy bir genç kızken şimdi kariyerini yapmış, çalışmış, sıfırdan başlamış, üzerine koyarak gitmiş, bir ailesi, iki çocuğu olan bir kadına dönüştüm. Düşününce hep dolu dolu geçmiş bu süreç. Çok hayal etmedim tüm bunları ama hayalimden bile daha fazlası oldu diyebilirim. Yıllar geçtikçe hep daha başarılı, daha iyi, daha iyisine sahip, daha iyi işlerde yer almış, daha güzel günler geçirmiş görüyorum kendimi. İstanbul’a ilk geldiğim gün ile şu gün arasında elbette büyük fark var.
Bu farkları en net nasıl tanımlıyorsun?
Kendimden çok daha eminim. O zaman korkularım vardı. Şimdi daha çok kendime güveniyorum, daha çok ne yapmak istediğimi biliyorum, yapabileceklerimi daha iyi görüyorum, sınırlarımı daha çok zorluyorum.
Şu anda yaşadığın hayatına bir pencereden bakıyor olsan, nasıl bir manzara izliyor olurdun, ne görüyorsun orada?
En çok kullanılacak kelimeler dolu dolu, yoğun, koşturmalı. Seviyorum da bu durumu. Dışarıdan tabii ki her şey çok toz pembe görünüyor ama hiç kolay değil bütün bunları yaparken o aileyi de bir arada tutmak. Çocuklara yetişmek, aynı zamanda bir evlat, abla olmak zor. Hakikaten kolay değil ama yapıyorum hepsini, keyifli de gidiyor.
Bir şekilde olgunluk da gelmiş üzerine gibi.
O bende zaten hep vardı. Hiç böyle hovarda, başına buyruk, aklı beş karış havada bir tip olmadım.
Peki bu tablo aslında senin çizdiğin, senin ortaya çıkarmak için çok çabaladığın, belki çocukken ya da gençken hayalini kurduğun bir tablo mu, senin yaratımın mı; yoksa akışında bir yaşamda belki şansla buluşma mı?
Tabii ki gönlümden geçen “İyi, güzel bir ailem olsun”du ve özellikle erkek çocuğum olsun çok istiyordum. Bunun dışında, bu tablo için çok çaba sarf etmedim. Asıl, tüm bunlara sahip olduktan sonra çok çaba sarf ettim; çünkü o aileyi kurmak yetmiyor. Onu korumak, devam ettirmek gerçekten kolay değil. Bir fırsat çıkıyor karşınıza, evet onu elde ettin, o seni buldu, çok şanslısın… Yetmez ki! Onun devamını sağlamak, aynı huzurda, mutlulukta devam ettirmek, yani çok çaba sarf etmek gerek.
Çocukluğundan bugüne hayat hikayenin yazılı olduğu senaryoyu eline alsan, altının kalemle çizilmesi gereken bölümleri nereleri olurdu? Hangi olaylar seni bugünkü sen yaptı sence?
Kavak Yelleri seçimine gitmem, o gün bir dönüm noktasıydı; orada bir seçim yapmam gerekiyordu. Mevcut işimde mi devam edecektim, tamamen bambaşka bir sektör olan oyunculukta mı devam edecektim? O gün bir yol ayrımındaydım. Doğum da öyle bence, annelik, bir kadın için bambaşka bir şey. Muhteşem Yüzyıl’da oynamak da öyleydi. Tiyatroyu seçmem, kabul etmem de. Aslında hep böyle ufak gibi görünen ama önemli noktalar var hayatımda. Hepsi başka bir yöne çeviriyor çünkü seni, ama Allah’tan hep doğru yöne gidiyorum. Her seçiş bir vazgeçiş aslında baktığında ve önemli olan dönüp baktığında pişman olmamak. Çok şükür hiçbir seçimimden pişman değilim.
O zaman içinden gelen sese kulak veriyorsun denilebilir mi? Ya da sen de kimi ünlü gibi danışmanlara, örneğin her adımında astrologlara danışıyor olabilir misin?
Benim danışmanlarım ailem, annem. Astrologları dinlerim, takip ederim ama o kadar detaylı danışmıyorum. Menajerime çok güveniyorum; işle ilgili ya da ailemle ilgili, mutlaka birbirimizden akıl alıyoruz. Annem zaten “Ne yaparsan yap arkandayım” diyor, o çok büyük güç.
Bugüne kadar canlandırdığın karakterlerle dolu bir odaya girsen önce hangisine sarılırdın? Hangisini çok özlüyorsun?
Galiba ilk Aslı olurdu, Kavak Yelleri’ndeki karakterim. Çok oynadım, çok doydum ona, beş sezon… Yani kimsenin bir karaktere doymadığı kadar doymuşumdur. O benim için ilk olduğundan galiba, önce gider ona sarılır ve teşekkür ederdim.
Eksiden bir elin parmağı kadar genç, başarılı ve ünlü isim sayabilirken, şu dönem sektörde ön plana çıkan pek çok isim var. Sen de zamanında gençlik dizisiyle öne çıkan bir isim olarak gençlere tanınan bu fırsatın sektörü nasıl etkilediğini düşünüyorsun?
Çok sayıda genç oyuncu var, evet. Bizim zamanımızda sosyal medya yoktu, bence bu durum üzerinde sosyal medyanın büyük etkisi var. Yani bu insanlar bir anda popüler, ünlü, şöhret oluyorlar. Aslında oyuncu değiller; sadece ünlüler. Artık meslek kavramları da birbirine karıştı sosyal medya yüzünden. Bakıyorsun, çok az oyunculuk yapmış biri, bir sürü takipçisi var ama kimse dönüp tanımıyor sokakta. Sosyal medyadaki tanınırlık başka, gerçekten sokakta yürürkenki tanınırlık başka bir şey. Biz kıymetli dönemlerde popüler olmuşuz. Oranın keyfi daha başkaydı. Bir de gerçekten bir iş yapıp işin başarısıyla ünlü olmak daha keyifli. Şu an komik bir video koyuyorsun, ünlü oluyorsun ama o başarı mı, bilmiyorum. Bunun devamını getirebiliyorsan, üstüne koyup ileri taşıyabiliyorsan, başarı denilebilir. Evet, şu dönemde ünlü olmak kolay ama bunun devamındaki şey, soru işareti. Sektör çok değişti ve iyiye mi gidiyoruz, ondan çok emin değilim.
Bugün içinde olduğun, yaşadığın hayat, konum, itibar sana kendini nasıl hissettiriyor?
Güçlü hissettiriyor açıkçası. Nasıl geldiğimi, neler yaşadığımı öncesinde bildiğim için geçmişe dönüp baktığımda şu an sahip olduklarım, yaptığım işler, ailem, her şeyim çok daha iyi hissettiriyor; daha konforlu, daha rahat. Özellikle Türkiye’de bir kadın olarak bunu hissedebilmek kolay değil biliyorsun; o nedenle şu an çok iyi hissediyorum.
Peki ayakları üzerinde duran başarılı bir kadın profili olarak gücünü en çok neden alıyorsun?
Çocuklar doğduktan sonra oluşan annelik gücü bambaşka bir şey. O, hiçbir güce benzemiyor. Evladın için yapamayacağın hiçbir şey yok. Bu ayrı bir konu. Bunun yanında ben her zaman kendim için bir şeyler yaptım. Evet başkalarını mutlu etmeyi, başkaları için bir şeyler yapmayı seviyorum ama bütün başarım, çalışmam, gayretim, gücüm hep kendimden geliyor. Bunu birine bağladığınız zaman, o insan hayatınızdan gittiğinde gücünüz gider. Bunu da tabii şimdi öğreniyorum, 20’li yaşlarda bunu böyle görmüyordum. Şimdi o gücün bende olduğunu biliyorum, beni hep o ayakta tutuyor. Buna bir de annelik eklenince yapamayacağım şey yokmuş gibi geliyor.
Seni sen yapan karakter özelliklerinin ne olduğunu düşünüyorsun?
Çok kararsızım. Herkes bilir; özellikle de eşim. Basit, günlük konularda bile delirtiyorum karşımdakini. Bu, beni çok yoran ama bir türlü değiştiremediğim bir yönüm. Aynı zamanda çok iyi sırdaşımdır, çok iyi sır tutarım, iyi bir dostum bence. Bir de çok hareketliyim, çok enerjiğim, çok pratiğim; her şeyi hemen halletmeyi seviyorum. Mıymıy hali sevmem, karşımdakinde de sevmem. Hayata daha pozitif, olumlu yanından bakmaya çalışıyorum çoğu zaman artık. Seninle eskiden yaptığımız röportajlarla şu anki arasında gerçekten çok fark var his olarak. Artık zamana ve oluruna bırakıyorum her şeyi… Çok fazla çabalasam da olacak şey zaten oluyor.
Dünyaya bırakmak istediğin nedir? Oyunculuk, ünlü olmak gibi elinde bir çeşit süper güç varken, bunca insana ulaşabiliyorken, konumunu farklı şekillerde kullanmanın yollarını arıyor, düşünüyor musun?
Bu konuyu geçen gün düşündüm, biliyor musun? Yaşadığım ve bulunduğum pozisyonla alakalı olarak, bunu bir avantaja çevirmek lazım, evet. Bu aklımda var. İş yerlerinde kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık konusunda ya da çocukların daha eşit şartlarda okuması, yaşaması için bir adım atılabilir. Birilerinin sesi olabilmek önemli. İnsanlar sizi örnek alıyor, o zaman bunu da örnek alsın; sadece yediğim, içtiğim, giydiğim, gezdiğim yerleri değil. Bunlar daha önemli aslında.
Ünlü olmak, rol yapmak, Instagram dünyası, dergi çekimleri… Yaşadığın bu evrenin senin doğallığına ters düşen, kendini duygusal rollercoaster’da gibi hissettirdiği zamanları oluyor mu?
Hayır, çok kolay uyum sağlıyorum. İşimle özel hayatımı zaten hiç birbirine karıştırmıyorum. Ben seviyorum çekimleri, dergileri, röportajları, koşuşturmayı, markaları… Aksine tüm bunlar beni çok besliyor. Ama öbür taraftaki başarıyı unutmamak lazım. Orada başarılı olmazsan, çalışmazsan, buranın hiçbir anlamı yok. O tarafta başarılı olunca burası keyif sürme kısmı bence.
Son dönemde kendini bulma yolculuğu üzerine çok sık konuşuluyor. Genlerimizi sorgulama, yüzleşme, kendini keşfetme üzerine sıkça düşünülüyor. Sen kendinle ne derece yüzleşirsin? Hayatı çok sorgular mısın? Tüm bunlar üzerine düşündüğün konular mı?
Benim de bir bilinçaltı terapistim vardı. Uzun süre ona gittim ve bu konuları ben de biraz kurcaladım. Anne tarafından aldığımız genetik miras gibi konulara kafa yormaya başladım. Ben destekliyorum bu yöntemleri, çünkü inanıyorum hepimizin çocukluktaki travmalarının günümüzde bizi etkilediğine. Evliliğimizde, arkadaşlıklarımızda, işimizde. Bunları bildiğim için avantaja çeviriyorum durumu, ona göre davranıyorum, dikkatli olmaya çalışıyorum. Farkındalığım arttı ve çocuklarımı ona göre yetiştirmeye çalışıyorum. Çocuklarımıza dokunan, kafasını okşayan, sevdiğini söyleyen bir anne-baba olmaya çalışıyoruz. Aslında bütün derdimiz bu olmalı. Olay en iyi okullarda okutmak, en güzel şeyleri yedirmek, içirmek, en pahalı şeyleri almak değil. Ne veriyorsun, ne kadar seviyorsun, ne kadar vakit geçiriyorsun, ne kadar sevdiğini söylüyorsun çocuğuna? Şu an çok büyük bir misyonum var gibi hissediyorum. İki erkek çocuğum var ve bence erkek-anne ilişkisi çok önemli. Çocuklarım büyüdüğünde bir kadına nasıl davranması gerektiğini benden öğrenecek, babasından öğrenecek.
Hayatının sosyal medya boyutunu nasıl yaşıyor, sosyal medya ile temelinde nasıl bir ilişki kuruyor, kurmaya çalışıyorsun?
Yaptığımız iş gereği ve bulunduğumuz çağda sosyal medyayla barışık olmak gerekiyor. Yokmuş gibi davranamazsınız. Ben de tadında kullanmaya çalışıyorum. Oranın esiri olmak istemiyorum ama bir şekilde hayatımın içinde tutmam da lazım. Biraz gönlümce yaşıyorum orada, profesyonel destek almıyorum.
Gündem, hayat şartları, gelecek kaygısı… Hepimizin zaman zaman dengesi bozulabiliyor. Seni hayatta ne bir anda alt üst eder, ruhsal dengeni bozar?Böyle durumlarla nasıl başa çıkarsın?
Akışına bırakmak gerekiyor sanıyorum; çünkü kurduğun zaman kafanda, durum hiç de iyiye gitmiyor. Olacak şey zaten oluyor; sen elinden gelenin en iyisini yap yeter ki. Paniksiz, daha sakin, “Onu olduğunda görürüz” tarzında yaklaşıyorum. Artık öyle bir tavrım var…
Modayla ilişkin en güzel nasıl özetlenebilir?
Zayıfladıktan sonra çok daha iyi; kendime giydiklerimi yakıştırıyorum. Benim için renkler çok önemli, uyum çok önemli, ayakkabı, çanta çok önemli. Aksesuar, takı olmazsa olmazlarım. Küpesiz dışarı çıkmam. Ayakkabıyla çantamın rengi mutlaka uyumlu olmalı. Son dönemde çok daha cesur davranmaya başladım. Klasik ve zamansız parçalarda bile iddialı renklere yöneldim.
Yeni müzikal projesi de eklenince yoğun bir sonbahar seni bekliyor gibi görünüyor…
Geçen sezondan beri devam eden Şaşırt Beni tiyatro oyunumuz yeniden başlıyor. Haldun Dormen’in yönettiği müzikal projesi Broadway’den İstanbul’a Müzikaller ise heyecanlı bir hazırlanma süreci ile geçiyor. Dans provaları ve şan derslerimiz var. 30 kişilik senfoni orkestrasıyla birlikte sahne alacağız; hem Türkçe hem yabancı olacak. Haldun Hoca ile çalışmak çok keyifli, ondan çok şey öğreniyorum. Diğer yandan dijital için bir dizi projemiz var, onun için görüşmeler yapıyoruz. Yazın çektiğimiz Güven Bana filmi de kışın vizyona girecek.
*Bu röportaj ALL dergisinin Ekim 2022 tarihli 168. sayısında yer almıştır.
Röportaj Filiz Şeref Kulu
Fotoğraf Mesut Yazıcı
Moda Editörü Zekiye Karadağ
Saç Harun Ateş
Makyaj Aslı Bilge
Moda Editörü Asistanları İlayda Yaslan, Duru Özsezer
Mekan CVK Park Bosphorus Hotel Istanbul