Devam eden bir projeye sonradan dahil olmak kimi zaman avantaj kimi zamansa dezavantaj yaratabiliyor. O ise bunu avantaja çevirebilenlerden. “Yalı Çapkını” dizisindeki “Sinan” karakteriyle birçok sorunun cevabını merak ettirmesinden de bu durum anlaşılıyor. Aslında Cem Söküt’ün serüveni şimdi değil yıllarda öncesine dayanıyor. Bir dijital platformda yayınlanan “Duran” dizisiyle, hatta daha da geçmişe gidip spora olan temasını ele aldığımızda birçok hikaye ortaya çıkıyor.
Tekdüzelikle değil kendine has görünümle merak uyandırıyorsun. Yaptığın spor, doğduğun kültür, aldığın eğitim… Her birini tek tek konuşacağız ama öncesinde merak perdesini bir kaldıralım: Nasıl büyüdün, nasıl bir yerde şekillendi çocukluğun?
1997’de bir tarafı deniz manzarasıyla dolu, diğer yanı komşuculuk ve samimiyetin hakim olduğu bir ortamda; kabuğunu kırıp toplumsal sorunları vurgulamak için üretim sancısı çeken, üreten birçok keşfedilmemiş şair, türkücü, tiyatro oyuncusu ve sporcuların arasında, iki işçi insanın oğlu olarak hareketli bir şekilde büyüdüm.
Muay Thai diye bildiğimiz Tayland boksuyla da yakın temastasın. Nasıl bir ilham veriyor, pistte olmak neler hissettiriyor?
Amatör futbol oynadığım dönemde yani 10-15 yaş arasında, babamla uzun bir süreden sonra alışverişe çıkacaktık. Tek bir seçeneğimiz vardı: ya krampon alacaktık ya da boks eldiveni. “Hangisini seçiyorsun?” diye sordu. Eldiveni seçtikten sonra, sekiz yıl boyunca çeşitli şampiyonalarda dövüştüm. Bu, benim için kaygı ve stresle başa çıkma yöntemiydi. Aidiyetsiz hissettiğim ne varsa, onlardan kaçıp ringde kendimce onları imgeleyip dövüşüyordum. O lastiklerin arasında sakin kalabilir, darbelere rağmen oynayabilirsen, kazanmanın ya da kaybetmenin önemi yok. Ringde, dengemi buldum.
Merak uyandıran konulardan biri de arkadaş ortamındaki, özellikle de ikili ilişkilerdeki duruşun. Kırmızı çizgim dediğin konular var mı?
Kültür karmaşasının ortasında doğdum. Birçok insanın nabzının şerbetini ölçtüm ve gözlemlemeye çalıştım. Bu yüzden hep empatik bir taraftan denge kurdum. İçgüdüsel bir hisle güvendiğimde, duvarlarımı insanlara esnetirim. Sınırlarımı, “sınırlarım ihlal edildiğinde” keşfettim. Haksızlık ve negatiflik gördüğümde dayanamam; samimiyetle duruma karışmak isterim. İşime saygı duyulmasını ve bahane unsuru olarak görülmemesini isterim.
Röportaj: Salih Devrim
Fotoğraf: Cengizhan Ergün
Moda Editörü: İrem Kaplan
Saç: Günay Kaymaz
Makyaj: Çiğdem Bozdağ
Fotoğraf asistanı: Şevval Gürcan
Moda ekibi: Berra Aydın, Afra Nur Örs
**Röportajın tamamı ALL Kasım 2024 sayısında.