Destek Yayınları’ndan çıkan Ayşegül Harputlu’nun “Sırrı Üzerinde Taşıyan İnsan” isimli eseri okuru, insanın varoluşuna dair derin hakikatleri keşfetmeye yönelik bir yolculuğa davet ediyor. Kişisel gelişim kategorisinde yer alan bu kitap, evren ve insan arasındaki bağı, maneviyat ve bilinç ile harmanlayarak okuyucuya sunuyor.
Harputlu, eserinde insanın evrenin minyatürü olduğunu vurguluyor ve yaratılış sırrını anlamak için insanın kendi özüne yaptığı yolculuğun önemine dikkat çekiyor. “İnsanı açtığımızda evreni, evreni dürdüğümüzde insanı elde ederiz” düşüncesinden yola çıkarak, insanın evrensel yasalarla uyumlu bir şekilde hareket etmesinin, içsel yolculuğunu hızlandırdığı ve potansiyelini açığa çıkardığı anlatılıyor.
Kitap, “Rab bilinci” ve insanın içindeki cevheri keşfetme süreci gibi derin kavramları işlerken, içsel farkındalığı artırmak ve insanın kendi özüne ulaşması için yol gösterici bir rehber niteliği taşıyor. İbnü’l-Arabî’nin hayal ilmine dair öğretileriyle desteklenen bu eser, okuyucuyu düşüncelerin ve hayallerin frekansını yükselterek manevi potansiyele ulaşmaya teşvik ediyor. Ayşegül Harputlu’nun kaleme aldığı “Sırrı Üzerinde Taşıyan İnsan”, insanın ruhsal tekâmülünü konu alarak, kendini ve evreni anlamak isteyenler için eşsiz bir kaynak sunuyor.
“Sırrı Üzerinde Taşıyan İnsan” arka kapak yazısı
Hiçbir şey Misal Âlemi’nde gerçekleşmeden, dünyada zuhur etmez. Dünya yaşantısına kendi hikâyesine uygun olan bir kapıdan çağrılıp giren insan, gün geldi dünyaya gelme amacını unuttu ve dünyadan insanlığını giyinerek çıkacağı kapıyı da kaybetti. Kendini sadece bu dünyadan ibaret bir varlık zannederek eksikliklerini yaşam telaşıyla unutmaya çalıştı. Aceleci, hızlı ve savurgan davranarak düşünmeden hareket etti ve olaylara nefsani anlamlar kattı. Kattığı anlamlarla esareti yarattı kendine, gecenin içindeki huzuru kaçırdı. Uyumadı, uyuyamadı. Gün ışığıyla da kendinden kaçarcasına hep başkalarına koştu ve kendini bilmekten uzaklaştı. Böylece Sır’a vâkıf olamadı.
Oysa Sır bilinmek isteyen hazinenin ışıltısını taşıyan insana verilmişti. Nasıl ki cam, sırlanarak derinlik kazanmış, görünür ve gördüğünü yansıtır olmuş, bu da camın değerini artırmış ise, insanın üzerinde taşıdığı Sır da tıpkı bu durum gibi onun değerine değer katmıştı. Âdem’i derinleştirmiş ve kendinden yansıyan âlemden kendini seyretmesini sağlamıştı. Lakin bu Sır’a ulaşmanın yolu insanın kendi özüne yol almasından, madde ve manayı birleyerek tamlığa ulaşmasından geçiyordu. Bu sürecin sonunda da insan, bütünün içindeki biricikliğini seyrediyor ve içindeki cevheri açığa çıkarabiliyordu. Ancak bu durum, Misal Âlemi’nin nurundan açığa çıkan, hayal ve rüya ilmine vâkıf olanların ve gönlü aşkla yıkananların ulaşabileceği bir seviyedir. His mertebesinde çok oyalandık, artık Sır’a yol alma vakti…