Ötekileştirdiğimiz, ittiğimiz, yüzüne bile bakmadığımız, yok saydığımız onlarca, belki binlerce insandan sadece birini düşünün… Ne kadar hikâye barındırır bu kişi yaşamında? Neler görmüştür, neler yaşamıştır bizim önünden geçmeye bile çekindiğimiz sokaklarda? Tek başına dünyanın dört bir yanına savrulurken yolu kimlerle kesişmiştir?
Angutyus bu kitaptaki hikâyeleri ile kendi küçük dünyasından başlayıp onlarca farklı ülkeye uzanan yolculuğunun en özgün bölümlerini sunuyor okurlarına. Hikâyeler bir solukta okunsa da etkisi uzun sürecek!
Hem çevrenize hem dünyaya hem de yolculuğunuza eşlik eden herkese başka gözlerle bakmanızı sağlayacak Kısacık Hikâyeler Kocaman Hayatlar Karakarga Yayınları’ndan çıktı.
“Kısacık Hikâyeler Kocaman Hayatlar” arka kapak yazısı
“Karanlık geceyi kan kırmızı bir renk ile yırtan güneş kendini belli ediyordu. Hızla yürüdüm çamurlu yoldan ve mahallemizin meydanındaki kahvenin önünde beklemeye başladım. Ciğerimi cayır cayır yakan o ürperti gitmiş, yerini ağır bir vicdan azabı almıştı. Yaşım daha on altı bile değildi. Başımı kaldırıp baktım geride bıraktığım gecekondumuza. Annem, babam, kardeşim… Burnumu çektim yutkundum. Köşeden görünen taksiye el kaldırdım. Sabahın beşinde gürül gürül Müslüm çalıyordu arabanın içerisinde. Bitirim taksici abi beni süzdü. Gaza yüklendi. Başımı kaldırmadan mırıldandım: ‘Otogara abi…’ Taksici abi cevap vermedi.
Birkaç dakika sonra Adana otobüsüne binip yıllar sürecek olan yolculuğuma başlıyorum. Onlarca ülke geziyorum, sokaklarda yatıyorum. Çenemde üç kırık, kolumda sekiz santimlik falçata yarası, dudak ve burnumda kavgalardan kalan izler, sağ kaşımda kırılan şişe, sol kaşımda suratıma yediğim sopanın hatıraları, kafamda yirmiye yakın yarık, sağ bacağımda bir tornavida yarası, parmaklarımda ağzını kırdığım piçlerin diş izleri kalıyor geriye. Çok işler geliyor başıma.”