Röportaj Timur Can Ersoy
Ebru Erbaş – Yatırım danışmanı
Ebru Erbaş 23 yıl önce iş dünyasına adım atmış. Enerjik, güçlü ve başarılı bir kadın olan Ebru’nun iş konusundaki başarısını ve özel yaşamında ailesiyle olan kuvvetli bağını dinliyoruz.
İş dünyası çok geniş kapsamlı bir alan. Sen bu alanda ilerlerken nelere dikkat ettin ve nelerden kaçındın?
Özellikle emlak sektörü kapsamlı bir alan. Sektörümüzde benim için en önemli ilke ise güven. Güven referansları getiriyor, bu da uzun yıllar bu işte bir adım önde olmayı sağlıyor. Buna ek olarak bizim işimizin en önemli ayaklarından bir tanesi de alıcı ve satıcı müşteriyi istekleri doğrultusunda doğru analiz etmek ve doğru bağdaştırmak. Nelerden kaçındın kısmına gelirsek, sektörde maalesef tecrübesiz ve amatör olarak işlerini yürütmeye çalışan birçok kişi var. Bu kişilerden hem kendimi hem de ekibimi olabildiğince uzak tutmaya çalıştım. Bu kişileri aracılık adı altında insanlardan haksız kazanç elde eden kişiler olarak da tanımlayabiliriz.
Emlak sektöründe bir kadın olarak var olmanın artı ve eksi yönleri nedir sence?
Maalesef hemen hemen her gün gördüğümüz cinsel istismar ve kadın cinayeti gibi haberlerin gündemde olduğu bu dönemde sorun için teşekkür ederim. Tabii her sektörde olduğu gibi ben de kadın olmanın bazı dezavantajlarını yaşadım. Fakat bunun beni durdurmasına hiçbir zaman izin vermedim ve mücadeleme devam ettim. Ayrıca kadının ve erkeğin fiziksel güç dışında herhangi bir eşitsizlikleri olduğunu düşünmüyorum. Gayrimenkul sektöründe kadın içgörüsünü daha iyi analiz edebildiğim için tam tersi avantajlıyım. Tüm kadınların yollarında azimle, yılmadan ilerlemelerini ve her krizi fırsata çevirmek için çalışmalarını öneriyorum.
Her insanın beş veya on yıllık gelecek planları olur, sen bu planları gerçekleştirdiğine inanıyor musun, yoksa bu yolculukta değişiklikler oldu mu?
23 yıldır bu sektördeyim. Sektöre adım attığım ilk günden itibaren her zaman hedeflerim oldu. Genel olarak hedeflediğim her noktaya eriştim, fakat oraya geldiğimde bunun bana yetmediğini fark ettim. Ben kendimi bir dağ tırmanışındaymışım gibi örneklendirirsem, aşağıya bakmak yerine yukarıyı tercih ettim. Yani yaptıklarım değil, yapacaklarım motivasyonum oldu.
İnternet artık hayatımızın her alanında var. Sence internetin senin mesleğine olan katkısı nedir?
Dijital inanılmaz bir platform. Herkesin oradaki gövde gösterisi beni heyecanlandırıyor aslında. Instagram adeta bir arama motoru artık. Aldığınız ürünün fiyatı her ne olursa olsun sosyal medya sizi etkileyebiliyor. Çok yakın bir zamanda bir markanın projesinin tüm dükkanlarının dijital reklamlarla bir günde bittiğini biliyorum. Biz de ekiple birlikte aktif olarak sosyal medyayı kullanıyoruz, fakat benim ana işim yatırım danışmanlığı olduğu için sosyal medyayı satıştan daha çok imaj amaçlı kullanıyorum.
Senin mesleğin de gecesi gündüzü olmayanlardan. Aile ve iş yaşantısını nasıl birbirinden ayırıyorsun?
Aile ve iş benim için hassas bir terazi. Şöyle bir örnek verebilirim; akşam saat 22.00’de özel bir aile yemeğindeyken telefonum çalabiliyor ve ben cevaplıyorum. Çünkü ben o telefona cevap vermezsem, o yemeğe devam edemem. Şaka bir yana, evet, zamansız bir meslek. Dönemsel olarak terazinin ağırlığını aile ve iş olarak dengeliyorum. Bu 23 yıl önce böyle değildi, bende de zaman içerisinde gelişen bir beceri oldu. Bu noktada sektördeki tüm genç arkadaşlara tavsiyem şu olur: Aileniz için işinizi, işiniz içinse ailenizi ihmal etmeden de benim gibi bir işkolik olabilirler.
Sevgi Ataman – Mengerler Bostancı Genel Müdürü
Disiplinli, başarılı ve güçlü bir iş insanı olan Sevgi Ataman’ın otomotiv dünyasında attığı başarılı adımları ve tüm bu başarılarının arkasında onu destekleyen kocaman bir ailesi olduğunu görüyoruz.
Otomobil deyince insanların aklına genelde erkeklerin bilgi sahibi olduğu bir konu gibi geliyor. Fakat sen dünya devi bir otomobil markasının Türkiye temsilcilerinden birisin, bu konuda ne düşünüyorsun?
Günümüzde kadınlar da erkekler kadar bilgili ve otomobil konusunda tutkulu olabiliyor. Ben de bu kadınlardan biriyim. Erkek egemen bir sektör olarak anılan otomotiv sektöründe son dönemlerde kadınların varlığının arttığını düşünüyorum ve bu artış sektöre farklı bir bakış açısı getirdi. Erkek ve kadın yönetiminde ve yaklaşımında farklılıkların olduğu bir gerçek. Erkek meslektaşlarım ürünlerle ilgili daha teknik düşünürken, biz kadınlar daha detaycı olabiliyoruz. Müşteri-servis bağlılığı önemli; servise geldiğinde kendisini nasıl hissediyor, almış olduğu hizmet kalitesinden memnun mu, mutlu bir müşteri mi, beklentileri neler, biz bu beklentileri karşılamak için nasıl aksiyonlar almalıyız… Hepsi benim için önemli detaylar. Farklı bakış açıları ve yaklaşımların otomotiv sektörüne büyük avantajlar sağladığını düşünüyorum.
Senin için otomobil ne demek? Bir otomobilden beklentin nedir?
Modern insanın bir yere yetişme çabasının en büyük ve kuvvetli ürünü olan otomobil, ulaşım aracı olmayı çoktan aştı. Bir otomobilde konfor, güvenlik ve tabii ki estetik oldukça önemli. Sahip olduğu konfor, müzik sistemi, ses kalitesi, dijital park sensörleri, klima sistemleri ve kattığı prestijle insanların ailesinin bir ferdi gibi oluyor. Bir otomobilden en çok beklenen ise tabii ki öncelikli olarak güvenlik ve gelişen teknoloji. Yoldaki araçları fark ederek çarpışmaların önüne geçen, tehlikeli sürüşlere engel olan ve hız limiti aşıldığında uyarı veren teknolojilerin önemli faydaları var. Bu teknoloji kreatif bir tasarımla birleşerek fark yaratmalıdır.
Başarılı bir iş insanı olarak otomotiv sektörüne başladığın zamandan bu güne nasıl bir ilerleme veya değişiklik gözlemledin?
Dünya hızla değişiyor, insanlar da bu değişime ayak uyduruyor, tabii otomobiller de. Değişime tabi olan dünya ekolojisi kullanılabilir kaynakların da değişimini beraber getirdi ve insanların yeni yollar bulmasını sağlayan ortamlar doğurdu. Günümüzde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla donatılmış araçların ortaya çıkışı da bunun göstergesi diyebiliriz. Teknoloji ve tasarımıyla çeşitliliği artan araçlar ile elektrikli araçların otomobil piyasasında gözle görülür artışını yaşayacağımız yıllar da değişimin en büyük örnekleri olacak.
“Hayallerime ulaştım” dediğin noktada mısın, yoksa her zaman bir yenisini daha ekler misin?
Hepimiz gelecek hakkında hayaller, planlar kuruyoruz. Bunlar için mücadele ediyoruz. Bazı zamanlar hayallerimize doğru emin adımlarla yürüdüğümüzü daha çok hissediyor ve bunlara devam etmemiz için bunu bir işaret olarak görüyoruz. Hayatımızın ilerisi için belirlediğimiz hedeflere şimdiden odaklanmak ve hayal kurmak her zaman her insanı öne taşır. Aklımızdaki yaratıcı fikirleri gerçekleştirmek için karşımıza çıkan fırsatları yakalamak ve çalışmak gerekiyor. Bunun altını çizmek lazım, çünkü ne kadar hayaller kurup hedefler koysak da çalışmadan başarmak mümkün olmuyor.
Bu kadar yoğun bir iş tempon varken ailene nasıl zaman ayırıyorsun?
İş hayatı çok yoğun tempoyla devam ediyor. Proje bitsin, hedefleri tutturalım, ekibi kuralım derken iş hayatının içinde akışa kapılıp gidiyoruz. Kadınlar bu anlamda erkeklere nazaran daha fazla yüke sahip. İşyerinde çalışıyor, eve dönüş yolunda ise evin ihtiyaçlarını düşünmekle devam ediyoruz. Tüm bunların üstesinden başta eşim ve tüm ailemin desteğiyle geliyorum.
Gizem Esendemir – Eclectic Concept Kurucusu
Gizem Esendemir, tekstilci bir ailenin kızı olarak mesleğe ilk adımı kurumsal markalara danışmanlık yaparak atmış olsa da işin merkezine dönüp ailesinin geleneğini sürdürüyor ve kendi markasını kuruyor. Markasında en önem verdiği şey ise kumaşları ve o kumaşları hayallerindeki kıyafetlere dönüştürüyor olması.
Tekstil dünyasına ilk adımı atmaya nasıl karar verdin?
Tekstilci bir babanın kızıyım ben. Daha doğrusu tüm ailemiz tekstil sektörünün farklı alanlarında hala çalışmalarını sürdürüyorlar. Ben küçükken hafta sonu babamla fabrikaya gitmek için erken uyandığım zamanları çok net hatırlıyorum ya da halamın atölyede yetişmeyen işler olduğu zaman eve getirdiğinde ben de muhakkak bir parçasına dahil oluyordum. Kalabalık bir aileyiz biz ve yemek yaparken bile bir seferberliğimiz var. Kumaşlarla aram oldukça iyi. Kumaş bilgim aileden geliyor ama kumaşı tasarıma dökme süreci büyüdükçe gerçekleşti, kendimi birtakım sanatçılarla çalışarak geliştirdim. Ben eğitimimi marka yönetimi üzerine aldım. Türkiye’de ve globalde bilinen birçok büyük markaya marka ve sponsorluk yönetimi tarafında uzun yıllar hizmet verdikten sonra işin vitrin kısmına geçtim ve çalıştığım sanatçılarla birçok çalışma yaptım. Serüvenim bu şekilde başladı ve Eclectic Concept böylece doğdu diyebilirim.
Bir markayı sıfırdan var etmek sence nasıl bir süreç? Bunu yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verirsin?
Marka yönetimi ve yine bu zincirin en önemli parçalarından biri olan algı yönetimi çok zor iş aslında. Bunu gerçekten çok doğru planlamak gerekiyor. Ben ne kadar eğitimimi marka yönetimi tarafında alsam ve birçok markaya hizmet vermiş olsam da kendi markamı kurarken yine işinde deneyimli bir kreatif ekiple çalıştım. Marka oluşum sürecinde markanın ismine, mottomuza, pantonemize, kurumsal kimliğimize kadar birçok adımı beraber planladık. Ardından da işinde deneyimli bir ekip kurdum kendime ve hiçbir şey kolay olmadı. Öncelikle yolumuzu seçmemiz lazım. Bu da, öncelik para mı, yoksa başarı mı dedirtiyor. Ben başarıyla beslenen bir insanım ve paranın çok kolay kazanılacak bir şey olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Bunun bir zamanı var. Pes etmeden, dirayetli, sabırlı ve istikrarlı bir şekilde doğru strateji ve doğru kişilerle kendilerine bir yol haritası oluşturmaları gerekiyor. Bir markanın başarı hikayesi varsa bu asla tek bir kişiye ait değildir, olamaz da. Bu tamamen ekip başarısıdır.
Koleksiyonlarını oluştururken nelere dikkat eder veya nelerden ilham alırsın?
Kumaşlardan. Kumaşlar en büyük ilham kaynağım. Kumaşçıları gezerken beğendiğim bir kumaş gördüğümde kafamda film gibi onu nasıl bir modele uyarlayacağım geliyor aklıma. Çok enteresan. Dikkat ettiğim en önemli nokta ise kumaş kalitesi. Ucuz etin yahnisi misali davranıp daha fazla satalım, ucuz yapalım diye kumaş ve malzeme kalitesinden asla ödün vermiyorum. Bunu da müşterilerimiz çok net bir şekilde görüküyor ki kumaşlar hakkında oldukça güzel geri dönüşler alıyoruz. Zaten yaz koleksiyonumuzun neredeyse tamamını özel iplerle kendim dokutuyorum, hazır almıyoruz.
Bu sezon erkek tasarımlarına da yer verdiğini görüyoruz. Markanın müdavimlerinden geri dönüşler nasıl?
Eclectic aslında konsept olarak mağazanın arka tarafında atölyesi olan ve orada birkaç terzinin çalıştığı bir alana sahip. Biz aslında bu zamana kadar erkek müşterilerimize de servis veriyorduk ama bu daha çok kendilerine özel oluyordu tabii. Şimdi ise Eclectic Man yeni göz bebeğimiz ve heyecanımız. Geri dönüşler mükemmel diyebileceğim kadar iyi. Bu zamana kadar neden yapmadığımız konusunda kızıyorum kendime ama doğru zaman bu zamanmış demek ki. Bu sezon Eclectic Kids de var bu arada. Onu da pandemi sebebiyle biraz arada bıraktık ama yine Eclectic tarzına uygun, alışılmamış çocuk kıyafetlerinden oluşan bir koleksiyon. Şu sıralar onu da geliştirmeye çalışıyoruz.
Eclectic Concept dijital dışında mağaza olarak da varlığını sürdürüyor. Yurtdışına açılmayı düşünüyor musun?
Evet, beş yıldır Bebek’te mağazamız, aynı zamanda da online satış kanallarımız var. Satış stratejimizde agresif ilerliyoruz. Yurtdışı elbette bir marka sahibinin en çok istediği şey. Bu sene pandemi olmasaydı, Mikonos’ta popüler bir mekanda mağaza olarak yer alacaktık ama maalesef olamadı. Görüşmelerimiz var umarım en doğru zamanda, doğru şekilde güzel bir projeyle varlığımızı yurtdışında da sürdüreceğiz.