Ala Tokel ALL Magazine özel röportaj. Ala Tokel sorularımızı cevaplıyor.
Röportaj: Ataberk Kaçar
Ala, öncelikle merhaba, seni biraz tanıyabilir miyiz?
Selam ben Ala. 1994 doğumluyum. Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya mezunuyum. Yaklaşık 3 yıl önce Youtube’da hayatımı çekmeye başladım. İnsanlarla iletişimimi kuvvetlendirince butik bir makyaj stüdyosu açmaya karar verdim. 2018’den bu yana hizmet veren bir markam var. Bu esnada sosyal medya işlerime son sürat devam ediyorum.
Genç yaşta olmana rağmen birden fazla şehirde hizmet veren Makeup Studio’n ve Nail Bar’ın olduğunu biliyoruz. Takipçilerinle bu şekilde buluşmak nasıl bir his?
İnanılmaz. Hatta beni tanımayıp Ala Nail Bar’ı bilmeleri daha da inanılmaz. Her geçen gün şok oluyorum. Bana, markama olan güvenleri beni çok iyi hissettiriyor. Olabildiğince her şubeyi ziyaret ederek herkesle tanışmaya ve geri dönüşler almaya çalışıyorum.
Genç yaşta edindiğin bu başarı sana kendini nasıl hissettiriyor?
Hem çok gururluyum hem de çok korkuyorum. Bu markayı şu an olmasa bile bir noktada zirveye taşıyacağımı biliyorum. Açıkçası artık mütevazi bile davranmıyorum. Sonrasında ne yaparım şimdiden planlıyoruz. İnsanların markama yatırım yapması, hizmet almak için upuzun yedek listelerinin oluşması hayalimden öte bi şeydi. Buna layık olmaya çalışıyorum.
Makeup Studio’nun ve Nail Bar’ının ortaya çıkış hikayesi de oldukça merak ettiğimiz detaylar arasında. Çocukluğundan beri hayalini kurduğun bir şey miydi? Yoksa kitlenizin oluşmasıyla zaman içinde şekillenen bir proje miydi?
Hayır, çocukken hep salatacı açmak istiyordum! Makyaja her zaman çok ilgim vardı. Ne marka olursa olsun, bir şekilde alır denerdim. Evim stüdyo gibiydi. Evlendikten sonra Fezi Altun’la tanıştım. Baya büyülenmiştim. Hem kendisinden hem de işinden. Yapacak işim yoktu. İlgi alanım belliydi. İlk “ Fezi hadi gel sana açalım” dedim. Ama Fezi’nin anlaşmaları dolayısıyla başaramadık bir türlü. Ben de kendim açayım dedim. Özellikle Bağdat Caddesinde böyle bir eksik olduğundan emindim. Butik ve az işlemle tek çizgide gitmeye gayret etsem de maalesef uçsuz bucaksız bir dünya, kayboluyorsun. Ve şimdi olduğum noktadayım!
Büyük bir kitleye hitap etmenin iyi olduğu kadar dezavantajlarının olduğunu da varsayıyoruz. İyi hissetmediğin günlerde kendini nasıl motive ediyorsun?
Artık hislerin gelip geçiçi olduğuna tam olarak emin olduğum bir dönemdeyim. Her şeyi minimumda kafaya takmaya çalışıyorum. Çok takarsam günlük hayatıma oldukça yansıyor. Üzgünsem bunu yaşamama izin veriyorum, mutluysam tadını çıkarıyorum. İş hayatı benim için çok zor başladı. Artık her şeye daha yumuşak bakıyorum. Çünkü sağlık dışında her şeyin bir çözümü varmış.
Dijital dünyada çağımızın hastalığı olarak baktığımız konu kesinlikle zorbalık ve linç kültürü. Bu konu hakkındaki düşüncelerin neler? Sence bu sorunu çözebilmemiz için nasıl bir yol izleyebiliriz?
Bu kültürden nasibini alan kişilerden biriyim kesinlikle. İlk başta “Nasıl ya nasıl yazabilir ki bunu?” diye yataklara düşerdim. Şimdi baksam da görmüyorum, üzerime alınmıyorum. Biz kendimizi nasıl göstermek istersek öyle gösteriyoruz. Ben vloglarda her şeyi anlatarak insanlara fazla söz hakkı tanısam da bazı kırmızı çizgiler olmalı, en yakın arkadaşına bile söylemeyeceğin. Hukuki yaptırımları olmalı, oluyor da. Engelleyerek halledemiyorsak, buna başvuruyoruz. Artık kapatılmış sahte hesaplar bile bulunabiliyor. Bunu yapan insanların akıl sağlığından şüphe duyuyorum ve o gözle bakıyorum…
Bu sıralar keyifle takip edip uyguladığın güzellik trendleri var mı?
İşim gereği her makyajı denesem de son zamanlarda sıklıkla uyguladığım bi stilim var. Artık kendimle çok bağdaştırıyorum. Kendimi en “ben” hissettiğim halim, ince ve keskin bi eyeliner, kırmızı dudak ve pembe yanaklar. Her akşam yemeğimi kurtarıyor. Spor da şık da olsam yapıyorum. Son zamanlarda daha doğal makyajlar ya da benim en beğendiğim grafik eyelinerlar revaçta. Her fırsatta, günlük hayatımda deniyorum.
Takipçilerinden en çok hangi konularda içerik talebi alıyorsun?
En ama en çok vlog çekmemi istiyorlar. Hayatımı merak ediyorlar. Öylece durup mutfağı toplasan bile olur diyorlar hatta. Ben onların yalancısıyım. Açıkçası benim de elim işbirliği değilse diğer içerik tarzlarına pek gitmiyor.
“Gardırobumun vazgeçilmezi” olarak adlandırabileceğin parçalar arasında neler var?
Genelde en çok takımları tercih ediyorum. Alt-üst aynı olmayı seviyorum. Ama her şeyimi alacaksanız sadece Jean’lerimi bırakın derdim…
Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğün farklı projeler var mı? Var ise biraz bahsedebilir misin?
Influencer kimliğimde her gün yeni bir gelişme oluyor. Beni heyecanlandıran işler geliyor. O taraf hep hareketli. Stüdyo kısmında artık yurtdışına açılıyoruz! Avrupa’da birden fazla ülke ve şehirde şubelerimiz olacak. Türkiye’de yıl sonuna kadar en az 6 şube açma planım var. Tüm bunlar bitince kendi işime de yarayacak her türlü ürünü sattığım bir platform üzerine çalışıyoruz. Umuyorum ki sene sonuna kadar tamamen şekillenmiş olacak.
Çocukluğunuzdan bu yana gerçekleşmesini en çok istediğiniz hayalin nedir?
Her zaman süperstar olmak istiyordum. Aslında her şey tamamdı, sesim hariç. Uzun uğraşlar sonucu kendimi olamayacağına ikna edince olabilecek kişilerle çalışmaya başladım. Bir müzik şirketimiz var ve destek olabildiğimiz herkese destek olmaya çalışıyoruz. Birinin 0’dan benimle veya değil, bir yerlere gelmesine çok mutlu oluyorum. Günde 6 öğün yediğim için salatacı açacaktım bir de… Yani hem salatacı hem süperstar olunabilir diye düşünmüştüm. Ama ikisi de olmadım! 30’umdan sonra sesim açılırsa tekrar şans vereceğim.
Seni takip eden genç kızlara motive edici bir söz söylemeni istesek..
Okul telaşı bitiyor, gerçek hayat mücadelesi başlıyor. Ne yapmak istediğini bilirsen işler o kadar da zor gitmeyebiliyor. Sadece sermaye olsaydı, herkesin başarılı markaları olurdu. Sabır ve yaptığın işe güvenmen gerekiyor. Pes etmemek, yapılmamışı yapmak gerekiyor. Bunları yapamasan da illa ki yapabileceğin bir şey çıkıyor. Her gecenin de sabahı oluyor. Hiç bir hüzün sonsuza kadar sürmüyor!